Yazı etkisi... Şiiri - Zafer Zengin Etnika

Zafer Zengin Etnika
1608

ŞİİR


14

TAKİPÇİ

Yazı etkisi...

.

ölüme hazırlamak seni,

küslüğü unutalı çok olmuştu. eskiden beri dinlediği öykülerde, yenilen ve yenenler vardı.
elmalar düşüyordu birilerin başlarına, o yeşil gözlerini dikip ağaçlara, neden düşer bu elmalar
onu düşünüyordu. bir gün elma olduğunda anladı zamanın affetmezliğini. biliyordu ki tanrısı
kaderini yazmıştı, yaşaması bundandı. eski günlerde rıza’nın söyledikleri geldi aklına
sonra kendime bir yer bulayım bir şeyler dokunmadan bana iyice düşüneyim dedi. kaldırım
taşlarına oturmayı severdi, üşüttüğünü bildiği halde yine de severdi. o tuhaf akşam geldi aklına, rızanın söylediklerini unuttu. ilhan ve tamerle kaldırıma oturmuşlar karşı apartmandaki polisin sarışın kızını bekliyorlardı. çıkardı birazdan balkona, öylece ellerini dayar korkuluklara, onları seyrederdi. neden üçümüzde aşıktık bu kıza diye düşünmezlerdi.
hayallerinin içinde gezen, o yüzü olmayan o kadın ileride sarışın kız gibi olmalıydı. şimdi
biliyordu o kız yalnızlığın içinde tutunulacak daldı.

bugün ne olursa olsun kara verecek ya yüreğinde yaşatmaya yada ölüme gönderecekti.
ilhan ve tamer’den habersiz kızın okulu önüne gidip çıkmasını bekledi. zil çaldığında
giriş kapının dibine kadar yaklaşıp sırtını duvara yasladı. aklından acaba ne düşünür görürse
diye bir sürü düşünce geldi geçti.

bir kaç dakika sonra kız kapıdan göründüğünde, yüzü hariç her yerinin yabancı geldiğini
hissetti. demek ki kıyafet değiştiriyor insanı dedi. bu zayıf sarışın gözleri yeşil kızda ne vardı kendisini çeken şimdi anlayacaktı. bu sorunun cevabı illa bulunmalıydı.

kız ona bakıp hiçbir şey olmamış gibi sakince geçti yanında, ne yapacağını şaşırmıştı.
toparlanır toparlanmaz hızlı adımlarla takıldı kızın arkasına, ya dönüp bakarsa diye
ödü kopuyordu. oysa zaten kapıda beklerken zaten görünmüştü.

yol ayrımındaki durağa kadar olan üç dakikalık mesafe o kadar uzun gelmişti ki. arkasında
yürüdüğü kızı bu zaman içinde yüzünü görmeden incelemiş. bu kadar güzel nasıl yürüyor
diye büyük bir merak kaplamıştı benliğini. tuhaf bir durumdu bu, hiç görmemiş bir insan
bile bu yürüyüşü görse kesinlikle aşık olurdu. bir insan nasıl bu kadar asil yürür, adım
atmalar bir dişiye nasıl bu kadar yakışır merak ediyordu.

durakta yanında bir yer buldu kendine, kokusu gelir diye düşündü. kızın kokusu geliyordu
bu kokuyu öyle hafızasına aldı ki. yıllar sonra bile buna benzer koku aldığında hep o kızı hatırlayacaktı.

dolmuşa kızın arkasından indi. kızın oturduğu yer hariç başka yer olmadığını görünce
gidip oturayım dedi utanarak. kokusu halen geliyordu. o yürüyüşü, o kokusu alıp
gitmişti benliğini, yan yana otururken biri birine dokun bacaklarındaki sıcaklık alış verisi
öylesine heyecan vermişti ki.sanki kalp atışlarının sesi dışarıdan duyuluyor diye elini
göğsüne bastırdı. hiç bu kadar tuhaf duyguları bu kadar yoğun yaşamadığını anımsadı.
bir süre sonra mahallelerine geldiklerinde kızdan önce kalkıp inmek için kapıya iki adım attı
kapı kolundan tutup kıza bakmadan dışarıya bakıyor gibi yaptı. kız kalkıp kapıya yaklaştığında heyecanı iyice arttı. kapı tutamaklarında tutan kız araba biraz sarsılınca
daha sağlam bir yer umuduyla koluna yapışınca, yüzünü ona çevirip yüzüne baktı.
hiç heyecan yoktu, hiçbir panik, utanma. o kadar rahat bir yüzdü ki. sanki ölse
bundan daha sakin bir yüz olamazdı bir insanda diye düşündü. ne tuhaftı, kendisi neredeyse
heyecandan ölecek iken bu kız sanki yaşamıyormuş gibi davranıyordu. çözemedi aklından
geçen soruları. dolmuş durduktan sonra inip yürümeye başladı. kız birkaç adım sonra onu gelip geçiş o halen arkasından bakarak yürüyordu. bu yürüyüş bu koku bu sakin yüz
yaşayan birinin ifadeleri değil diye, ruhsuzluk bu olmalı diye düşündü. durup öyle
arkasından baktı kızın. onda kimseye ait olacak biri olmadığını, bu esrarengiz kızın
bir hayal gibi hayatın içinden akıp gittiğini, dokunulmayacak bir rüzgarın sesi olmadığı
gibi onunda bir sesi olmadığına karar verip, evlerinin önündeki kaldırıma doğru yürüdü
sessizce oturdu, onu ölüme hazırlar gibi yaktı sigarasını, hissettikleri, anladıkları ona bu işin
burada bitmesini gerektiğini söylüyordu. akşamın ılıklığında beklemeye başladı. yaşadıklarında onlara bahsetmeyecekti elbette. ilhan ve tamer birazdan gelirdi. bu
güzel serinlikte sarhoş gibi dağılıyordu düşünceleri. akşamın gelişini düşünmeye başladı.
çocukken sabah, gençken akşam, yaşlandığında gece oluyor insan dedi. Bu tuhaf komposizyon sürekli giriş, gelişme ve sonuçtan oluşuyordu. çocuklukla
gençlik arasında bir yerde düşündü kendini, içi titredi, şeytan yokladı diye düşündü.
elini cebine attı, içine sinmiş olan tarihi anımsadı, acı tekrarları, yazacaktı.

başka bir hayata yaşanmamışlar kalırdı
onları saydı akıl oyunlarında
gemiler dönüyordu tuhaf tasarımlı
soğuk, katı ve anlamsız
sonu yüklenmiş ateş renkleriyle
kendini arayan insanın dağından
su çalmışlardı bu defa
saflığın kasesinde çocuklarla

sabah uyan artık…

‘07

Zafer Zengin Etnika
Kayıt Tarihi : 22.2.2007 15:46:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Kusursuzu, daha iyiyi, kalıba oturanı, kitabına uydurulanı, yazmayanlar ne olacak. Daha masumlar belki de, daha iyi...hayaller daha gerçektir.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Zafer Zengin Etnika