Öyle yazılmış ki yazı,
Ne bir dakika önce,ne bir dakika sonra,
Alnımıza kazınmış zamanın bitişi,
Ne sen görebiliyorsun,ne de bir bilen var.
Öyle yazılmış ki yazı,
Üzülmek naçar,
Kelimenin bittiği yer,
Bir nefes arası sanki.
Şöyle gözlerim bir sağa bakıyor bir sola,
Hani aşina suratlar arıyorum,
Eş dost,arkadaş,ana,baba,
Ve yalan dünya diyorum.
Öyle yazılmış ki yazı,
Şimdi var idi,şu an yok diyemiyorsun,
Veya bakıp da ,arayıp da göremiyorsun,
Ve sorup kalıyorsun,nereye gittiniz?
Düşlere dalıyorsun,
Düşünüyorsun ve anıları yaşıyorsun,
Siyah beyaz resimlere bakıyorsun,
Keder dolu,acı dolu bir an yaşıyorsun.
Kaybolmuş gitmiş,
Unutulmuş suratlar,isimler,
Yalan dünya diyorsun,
Boşuna diyorsun,boşuna,boşuna.
Hani nerede babam?
Nerede ninelerim,dedelerim?
Hani nerede amca oğlum Nadir?
Nereye gittiniz?
Bu acılar bitmedi,bitmez de,
Ne can dayanır ne de canan,
Bunca acının üzerine,
Kübra yeğenim de bırakıp gitti bizi.
Yüreklerimiz yandı bir kez daha,
öylesine güzel,öylesine sevgi dolu,
Ama yazı işte,
Ne sen,ne de ben itirazı yok bu işin.
Yüreklerimiz yandı,bir daha yandı,
Acılarıma bir acı da o kattı,
Acılarım bir idi,bin oldu,
Yazı dedim,yazan böyle yazmış dedim.
Her ölene bir ağıt yaksam sayfalar almaz,
Yüreğim hep yanar ama sana yer kalmaz,
Acılarıma göm sem seni,
Gözyaşlarım akar akar,için de bir damla kalmaz.
Yazı bu,yazı,
Yazan böyle yazmış,
Ne gözyaşı ne sitem boşuna,
Yazı bu ALIN YAZISI.
19/08/2017.......Saat:17 00
Mehmet Özparlar........
Mehmet ÖzparlarKayıt Tarihi : 21.8.2017 00:15:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Dokuz ay içerisinde üç yakınımızı kaybetmenin üzüntüsü ile böyle bir karalama yaptım.
Beyaz Gömlek
Rüzgarın kefenlenmiş ruhundan
üflüyor sonsuzluk
teninden soyunmuş papatya yaprakları
savruluyor mavisi dökülmüş düşlerimin
etiketlenmiş duruşuna
karanfilleri yakmış biri
tütsüsü sarmaş dolaş üşüyen tenimin
safran süren solgunluğunda
oysa ben akasya kokusunu çok severdim
bizim evin önünden
günbatımının nazına eğilen
kızımın açılmayan saçlarına
is düştü çiselenen gözlerimden
artık acımayacak bukleleri
sökülmeyecek uçurum sancıları
şafağın geceye sığınan istiridyesine
birazdan ezanlar doğacak minarelere
yanacak mahyası giderayak yüreğimin
adımı fısıldayacak arşa bir garip Selâ
korkular kopuyor yalnızlığıma
soluğumda bir jilet yarası
kanıyor türkülerimin yetim kalan ağıtları
sussun artık tüm sessizliği karanlığın
kuşlar ötsünler sadece
kırılsın tabutumu sırtlayan yarama
lal döken eli gecenin
yere çalınsın beni böyle zamansız getiren
galibiyeti Çernobil’in
ah tepemde dönüp duran martılar
tabutuma yeşil örtü seren dudakları tanyelinin
gidin sevdiğime söyleyin
onun ceylan gözlerini ben çok sevdim
dağılsın yakamozlara bizim koydan
denizin bende kaybolan mavi tozu
son bir düş görsün gözlerim
atsın çenemde ki düğüm
bir türkü tuttursun dilim
melodisinde annemin ninnileri olsun
kızım pembe bisikletinin sevinciyle
koşarken bana doğru
kopsun bağı ayaklarımdaki halkaların
bir kere daha dolarken boynumdan
yırtılsın savunmasızlığı beyaz gömleğimin
o minik ellerinin dokunuşları inerken yüzüme
sarı saçlarında ki dalin kokusundan
bana son bir hatıra
dalarken sonsuz uykunun sızısına
babam gelsin en son
kefenimi ıslatan gözlerimi kapamaya…..
Filiz Kalkışım Çolak
Yazan böyle yazmış,
Ne gözyaşı ne sitem boşuna,
Yazı bu ALIN YAZISI.
anlamlı bir şiir olmuş sabırlar diliyorum sayın mehmet bey
Yaşama sevinciniz hiç eksilmesin dileklerimle..
Saygı ve Sevgilerle..
TÜM YORUMLAR (10)