Yazı 049 Uydu Ve Kameralar

Necdet Erem
1570

ŞİİR


16

TAKİPÇİ

Yazı 049 Uydu Ve Kameralar

Sevgili kardeşim.
Allah’ın rahmeti, bereketi, sağlık ve saadeti senin ve sevdiklerinin üzerine olsun.

Güzel bir konuya temas etmişsiniz.
Evet, Rabbimiz vardır ve birdir.

Zatına mahsus bir vücudu da vardır.
Allah (cc) bir mevcud-i mevhum değildir. (olmadığı halde var sayılan bir hayal ürünü değil.)
Allah (cc) bir mevcud-i meçhuldür. (varlığı her akıl selim tarafından bilinen, his edilen, zat ve sıfatlarının sonsuz ve sınırsızlığından dolayı anlaşılamayan ve anlatılamayandır.)
Dikkat edilirse, Allah’ın zati sıfatlarından birisi de, Muhalefetün lilhavadistir. (yarattıklarına benzememek.)
Yaratılmışlara benzemeyeni yaratık neye benzetebilir, neyle ve nasıl tarif edebilir?

Allah yarattıklarına göz vermiş.
Görülmek için bunca sanat harikalarını yaratmış ise kendisinin görmemesi veya, onun her şeyi görmesini sağlayan bir görme uzvunun olmaması mümkün mü?

Demek ki gözü ve görülen şeyleri yaratanın gözü vardır ve olmalıdır. Fakat bizim gözümüz gibi sınırlı ve kısıtlı değildir.

Bizim idraklerimizin üstünde her yeri ve her şeyi görebilen bir görme organıdır ve öyle de olmalıdır.

Biz kendi gözümüze bakarak Allah’ın da bizim gibi anlında iki gözü var diye düşünsek yanlış düşünmüş, hataya düşmüş oluruz. Misal gelişmiş bir milletin gözü sayılabilecek olan uyduları bizim gözümüzle mukayese etmek, özellikle asrımızın insanı için büyük bir cehalet sayılmazmı?

Yine Allah, sesleri yaratmış, yarattığı sesleri duyan kulaklar yaratmış ise Allah’ın koşmamasını, duymamasını düşünmek düşüncesizlik sayılmazmı?

Ama Allah’ın duyması ve konuşması; Zatına mahsus alçak ve yüksek, gizli ve aşikar her sesi işitme kapasitesine sahip bir duyma yeteneği (sıfatı) canlı cansız her varlığını dilini bilmesi ve onlar ile anlayacakları hal ve kal dili ile konuşması vardır.

Amma organı nedir nasıldır, şekli biçimi, vasıf ve kapasitesi hakkında bilgimiz olmadığı gibi, bizim sınırlı his ve organlarımızla onu kavramak, anlamak mümkün değildir.

Bütün bu yazdıklarımdan hareketle!
Elbette her şeyi ve her yeri tutan bir YED-İ kudret (kudret eli) vardır. Ama bizim iki omzumuzdan sarkan kollar üzerindeki beş parmakla sınırlı kapasitesi olan el olarak düşünmemeliyiz.

Sonuç olarak.
Allah’ı, icraatları ile bilir, sanat ve sıfatları ile tanırız.

Zatını düşünmek (vucut olarak) caiz değildir.
Allah’ın zatını düşünenler tarihte gördüğümüz gibi putperest olmuşlar.

Misal bir mikrobun veya vücudumuzdaki hücrelerinde, yaşamlarını devam ettiren his, duygu, bu his ve duyguların işlevlerini yerine getiren organları vardır, bizimkine benzemezler.

İşyerimde ateist bir arkadaşımla uzun bir zaman dini konularda sohbetler ettik.

Aradan hayli bir zaman geçtikten sonra, bir gün dedi ki, artık ben Allah’ın varlığına inandım. Fakat zatını görmek ve nasıl bir şey olduğunu anlamak istiyorum.

Ona dedim ki, bak Kardeşim;
Senin dişinin kovuğunda milyonlarca bakteri doğar, büyür, yaşar, çoğalır ve ölür. Veya senin vücudunu oluşturan hücreler trilyonları geçer. Hepside canlıdır ve senin sahip olduğun hayata ve hayatlarını yaşaya bilmeleri için gerekli olan her şeye sahiptirler.

Şimdi dişinin kovuğunda milyonlarcasının bir arada yaşadığı bakteriler veya vücudunu oluşturan hücrelerden birisi dese ki, ben şu insanı görsem nasıl bir şeydir. Eli - ayağı, gözü-kulağı varmıdır.

Böyle bir talep doğru makul mu? Veya böyle bir merak ile hareket eden doğru bir sonuca varabilir mi?

İşte makul olmayan bu istek ve düşünce ile hareket edecek olsak, insanda tecelli eden sıfatlarından dolayı, görme sınırlarımızı aşan kocaman bir insan düşünürüz. Ki, o düşüncenin mahsulü Allah değil kocaman ve korkunç bir put olur.

Bugüne kadar gördüklerim, duydukları, okuduklarım ve bunlar üzerindeki düşüncelerim beni;
“Evsaf ve efalin sığışmaz akla.
Seni anlayamamak anlamaktır Allah’ım.”
sözünü söyleyecek kanaate ulaştırdı.

Yine bu konuda en güzel sözü söyleyen kadınlar aleminin sultanı Rabia-i adviyenin “Ma erefnake hakke marifetike ya maruf” Ey her şeyin seni anlattığı ve tanıttırdığı zat, seni hakkiyle anlayamadık” sözü ne kadar manidar ve ne kadar yerli yerincedir. Allah ondan ve emsallerinden razı olsun. Evet, Onu anlayamamak anlamaktır.

Evet, ben ilim inkarı imkansızlaştırdı diyorum.
Dün anlaşılması ve izahı imkansız olan manevi şeyler bu gün teknolojinin yardımı ile aklı ikna eder derecede izah imkanına kavuşmuştur.

İşte bahsimize konu olan Allah’ın görme ve duyma sıfatlarının izah ve anlaşılmasını, uydular, mobese kameralar ne kadar kolaylaştırmış, değimli?

Sevgili Kardeşim faydalı olabildim mi bilemiyorum.
Ama bu anlattıklarımdan sonra yine merak ettiğin bir şeyler varsa çekinmeden yazabilirsin. Ben müsait olduğumda cevap yazmaya çalışırım.

Necdet Erem
Kayıt Tarihi : 18.5.2010 09:31:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Necdet Erem