Bir fıkra ile önemli bir konuya şahsım adına bir bakış açısı kazandırmak istiyorum.
Tabii ki bu kadar önemli bir konuda benim söyleyeceğim sözün ne önemi olabilir.
Amma olsun her insan ayrı bir âlem,
her akıl ayrı bir icat ve üretim merkezi,
her gönül farklı ilgi rüzgârının dalgalandırdığı bir ummandır.
Fıkra şöyle;
Otellerin olmadığı, kahve hanelerin bu günkü hali ile bulunmadığı, insanların han dedikleri ortamlarda konakladığı, dostları ile buluştuğu, önemli meselelerini görüştüğü bir zamanda;
Hanın birine yine eski tabiri ile kelli, felli, bu günkü tabiri ile elit görünüşlü birkaç kişi gelir bir masaya otururlar.
Hancıya siparişlerini verdikten sonra hararetli bir tartışma başlar öyle ki,
hancı bu kalabalık gurubun kavganın eşiğine geldiğini ve kavga sonucu hanının ve diğer müşterilerinin zarar görecekleri endişesi ile bunların aralarındaki tartışmanın sebebini öğrenmek üzere konuşmalara kulak kabartır,
fakat pek anlam veremez.
Aralarında at kelimesi, diş kelimesi ve bazı rakamların ifade edildiğini duyar ama bir türlü anlam veremez, yaklaşır korka, korka;
Efendiler, nedir üzerinde bunca hararetle ile tartıştığınız konu?
Der.
Aralarından birisi sen anlamazsın işine bak deyince ama kardeşim çevreyi rahatsız ediyorsunuz.
Söyleyin bizde anlayalım sizi bu hararetli bir tartışmaya götüren sebebi, diye ısrar edince, tartışmacılardan birisi,
Biz bahçedeki atın kaç tane dişi olduğu üzerinde tahminler geliştirip onun üzerine tartışıyoruz.
Deyince!
Hancı şaşkın bir şekilde,
Be kardeşim bunca şamata, gürültü, patırtı kavgaya varan tartışma bahçedeki atın kaç dişi olduğu merakındanmı?
Siz burada, at orada biriniz kalkıpta saysa ya.
Sizde hiç mi akıl yok, diye birde istihzayı basınca,
orada bulunanlar kızgın bir şekilde sert bakışlar ile adama öfkelerini belli ettikten sonra, aralarından birisi sen işine bak sen ne anlarsın be kardeşim.
Biz FELSEFE YAPIYORUZ.
Evet, onlar felsefe yapıyorlar.
Maalesef bu gün insanlık adına Felsefe yapanlarda aynı şeyi yapıyorlar.
İnsanlığın saadet ve mutluluğuna hizmet etmeyenler,
İnsanlar arasında sevgi ve kardeşlik bağlarını kurmayanlar,
İnsan denilen mahlukun yaratılış sebeplerini araştırıp, yaratılış amaçları doğrultusunda yaşamalarına yardımcı olmayanlar,
İçinde sonsuzluk hasreti,
kalbinde cennet özlemi,
gözünde ebediyet hedefi olan insanlığa ebedi alemden müjdeler sunamayanların ATIN DİŞLERİNİN KAÇ TANE OLDUĞU TARTIŞMASINDAN FARKLI BİR ŞEY YAPTIKLARINI SANMIYORUM.
Eğer insan, hayat ve dünya, onların iddia ettiklerinden ibaret olsaydı!
Dünya bir esir kampı!
Tüm canlılara, düşünce yetenekleri olduğundan dolayı özellikle İnsanlara,
karın tokluğuna ağır işlerde çalıştırılan mahkûmlardan başka ne ad verilebilirdi?
Yine onların hayata bakış açısı gerçek olmuş olsa!
Hayat sonu SIFIR olan dramatik bir sahne oyunundan başka nedir ki?
Ve yine özellikle materyalist felsefecilerin iddiaları doğru olsa;
Dünya yarı açık bir ceza evi canlılar yine özellikle insan İDAM EMRİ VERİLMİŞ, İNFAZ GÜNÜNÜ BEKLEYEN BİR MAHKÛMDAN BAŞKA BİR MAHİYET İFADE EDEBİLİRMİ?
Evet dostlar.
Ruhu kabul etmeyen, tanımayan ve tanımakta istemeyen bir ekolün onun fokisyonları hakkında söz söyleme hakkı varmı?
İnsanı insan yapan ruhsal yeteneklerimi?
Yoksa fiziki bedensel organ veya uzuvlarımı?
Yetenek ve fonksiyonlar ruhsalmıdır, bedenselmidir?
Yetenekler bedensel olmadığına göre!
Ruh ıslah ve terbiye edilmeden, problemleri çözülmeden terbiye edilebilirmi?
Sanıyorum bu soruların cevapları,
herkes için ifade farkının dışında mana ve mahiyet olarak çok ta farklı değildir.
Soruları dikkatinize arz edip cevapları zat-ı âlilerinize bırakıyorum.
Kim ne cevap veri ise versin fakat sakın hayat üzerine, insan ve insan hayatı üzerine FESLSE YAPMASIN.
At orada ise gidip dişlerini saymak,
tahminlerden hareketle yapılan tartışma sonuçlarından daha net ve daha doğrudur.
Aslında doğruların TARTIŞILMAYA İHTİYACI YOKTUR.
DOĞRULARI TARTIŞANLAR YANLIŞLARINI DOĞRU DİYE TAKDİM ETME ÇABASI İÇİNDE OLANLARDIR.
Bunlar benim düşünce ve görüşlerim.
Her zaman dediğim gibi herkes kabul etmek zorunda değil.
Hatta hiç dikkate almaya değmez diyenlerde çıkabilir.
Bunu da saygı ile karşılarım.
Çünkü yazımın başında da belirttiğim gibi her insan ayrı bir âlem.
Her akıl farklı bir fabrika, her gönül farklı yönden esen rüzgârlara açık bir deniz gibidir.
Elbette farklı düşünecek,
elbette farklı ifadeler kullanacak.
Amma önemli olan düşünce ve ifadelerinde samimi olmak.
Ne kendisini ne başkasını aldatma çabası içinde olmamak.
Felsefeyi batılı antik filozof ve çağdaş düşünürlerinin tez ve söylemlerini ezberlemekten ibaret zan eden değerli felsefecilerimiz yazdıklarımı felsefe ile bağdaştırmayıp beni aforoz bile etseler ne yapalım,
FELSEFE KİMSENİN TEKELİNDE DEĞİL YA
HERKESİN BİR FELSEFESİ VAR.
BUDA BENİM FELSEFEM.
Kayıt Tarihi : 16.4.2010 12:53:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Çünkü o kadar tutarsızdı ki,kendilerini telkin ettiler önce sonra bu telkinlere kanıp çevreye de bu görüşlerini empoze etmeye başladılar.
Güçsüz istikrarsız bir yöntem olduğu için insandaki nefsi isteklere hitap edip,oradan nemalandılar gibi geliyor bana.Tebrik ediyorum,saygılarımla...
Daha önce kurduğum grup sayfasını bazı işlerim nedeniyle pasiflemiştim.
Artık üye katılımına ve paylaşımına açılmıştır.
Değerli dostlara selamlarımla. Link altta.
http://gruplar.antoloji.com/nevbahar-grubu/
sayfamdan da tıklayabilirsiniz
TÜM YORUMLAR (1)