“ HADİS İLMİ RİVAYET İÇİN DEĞİL RİAYET İÇİN TAHSİL EDİLMELİ”
sözünü anlamamızı kolaylaştıracak bir menkıbe!
Hasan Basri Hz. lerinin menakıbından olduğunu hatırladığım.
Fakat başka bir büyüğümüzde de ait olabilir.
İsim hatalı olsa da o kadar önemli değil.
Menkıbede önemli olan asıldır, fasıla bakılmaz.
Yani verilmek istenen mesajdır.
Olay ve kişiler sanıyorum çok önemli değildir.
Hasan Basri (Rehmetullahi aleyh) hazretleri bir murakabe halinde zamanının kutbunu merak eder, kendisine ilham olunur ki falan memlekette bulunan bir demirci.
Hazret bu büyük makamın sahibini görüp,
kendisinden istifade etmek üzere günün şartlarında yollara düşer.
Uzunyol zahmet ve meşakkatlerinden sonra kendisine ilham olunan şehre varı sorup soruşturarak aradığı zatın adresine varır.
Görür ki;
Bir adam ocak başında örs üzerinde demir dövüyor.
Görünüş itibariyle herkesin bildiği klasik, kaba bir demirci ustası.
Fakat garip bir şey var ki,
adam demirin ateşte kızarmış olan ucunu eliyle tutuyor, soğuk tarafını dövüyor
Hasan Basri Hz. Hayretini gizleyerek selam verip içeri girer.
Demirci selamı alıp işe ara verir.
Hasan Basri ustam bu ne iş!
Demirin sıcak tarafını tutmuş soğuk tarafını dövüyorsun.
Diye sorunca;
Adam kendisi de haline hayret ederek başını sallar ve
Vallahi şu insanların şaşkınlıkları beni okadar şaşırtmış ki,
bende ne yaptığımın farkında değilim.
Diye cevap verir.
Hasan Basri Hazretleri durumu ve adam hakkındaki bildiklerini belli etmeden;
adamı o büyük makama çıkaran halini anlamak üzere;
Şehrin yabancısı olduğunu, kalacak yer ve misafir olacağı bir tanıdığının da bulunmadığını belirterek, müsait ise bir iki gün kendisine misafir kalma imkanın olup olmadığını sorar.
Misafirliği kabul edilince,
adamı bu makama mazhar eden halinin tespiti için adamın ilim, ibadet ve davranışlarını incelemeye koyulur.
Fakat yanında kaldığı zaman süresince adamda sıradan bir Müslüman’ın yaptıklarından başka fevkalade her hangi bir şey göremez.
Adama sormaya karar verir.
Der,
Üstadım senin ilimin, irfanın, tahsilin nedir?
Nerede, kimden, ne okudun?
Standart dışı evrad-ü ezkarın, ilm-ü marifetin varmıdır?
Adam şaşkın, şaşkın bakar ve der ki!
Valla Efendi benim ne ilmim ne marifetim.
Ne de demircilik mesleğimden başka bir tahsil ve mesleğim yoktur.
Gördüğün gibi onu da doğru dürüst beceremiyorum.
Yalnız uzun zaman önceleri birisinden bir hadisi şerif duydum.
Ömrüm boyunca onu anlamaya ve yaşamaya çalışıyorum.
Der.
Büyük İmam hayret ve muhabbetle sorar.
Nedir senin bütün hayatını etkisi altına alan o dürrü yekta Peygamber sözü.
Adam, duydum ki Alemlere Rahmet olarak gönderilmiş olan Hazreti Muhammed Mustafa (Sav.) demiş ki;
“MALA YANİYATI TERK ETMEK KİŞİNİN İMANININ GÜZELLİĞİNDENDİR.” (Yani gereksiz şeyler ile ilgilenmemek ve gereksiz işleri terk etmek, kişinin Allah’a ve ahirete olan inancının kuvveti ve onlara vermiş olduğu önemdendir.) bu hadisi şerifi duydum. Onu nasıl yaşarım diye düşünür ve ona göre hayatımı sürdürmeye çalışırım.
Büyük İmam adamın fazilet kaynağını görür ve adama da hiç belli etmeden oradan ayrılır.
Evet, Değerli Dostlar!
Marifet Hafız’ı kur-an ve alimi ehadis olmak değil.
“LİMA TEKULUNE MALA TEFALUN”
61/3 ayetinin ikazatı kapsamına girmeden,
bildikleri ile amel edip bilmediklerini de öğrenme hak ve imkanını kazanmaktır.
Çokça ayet ve hadis ezberleyip, ilim yapıp, gurura girmek ve şöhrete talip olmaktansa BİR HADİS DUYUP onun manasını yaşamaya çalışmaktır.
Değer ilimde olup ta amelde olmasaydı!
Kitaplar âlimlerden daha değerli olurdu!
Allah başta ben olmak üzere cümlemizi af ve mağfiret eylesin.
Allaha emanet olunuz.
Allah hayırlı hizmetlerde daim kılıp,
rızasını kazanmaya muvaffak eylesin.
Kayıt Tarihi : 3.4.2010 13:11:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!