Gün batımı karşılıyor yine bizi.
İki saate kalmaz
yine bir gün bitimi daha.
Sonra…
Beklenen bir günün daha ön hazırlıkları,
geçmesi istenen ya da istenmeyen anlar…
İşte, bir gün daha
çoktan karanlığa boğdu kendini.
Şafak sökesinceye kadar
karanlık kol gezecek meydanlarda.
Arada yer yer sokak lambalarının
ve irili ufaklı hane ışıklarının yanında
ayrıca gökyüzünün bezeli yıldızları olmasa
her yer zifiri karanlık.
İçimizdeki kara kara duyguları
brakıyoruz bir kenara.
Nasılsa geçiyor zaman
ve neyse ki her karanlığın ardından
sökülüyor yine şafak.
Gün batımı kızıllığında
öten kuş sesleriyle karışık
cırcır böceklerinin sesleri midir, nedir?
Şafak sökümündeki o derin sessizlik…
Günler devriliyor,
vakit ömrümüzden yana daralıyor.
Zaman durmaksızın geçiyor…
Hafifsediklerimiz ve önemsediklerimiz…
Bazen ‘bir yazı’ kalıyor geriye.
Sözcükler anlamını ne kadar koruyabiliyorsa,
böylece değer kazanıyorlar tümcelerde.
Bizimse payımıza aksi düşenlerden
sadece yazının hazzı kalıyor.
Kim bilir, bazen çoğalıyoruz yazdıkça?
okudukça daha bir derinden
içimize çekiyoruz yazmanın hazzını.
18/04/2008
Arzu AktürkKayıt Tarihi : 25.2.2011 13:59:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yazı yazmanın zor bela olması ve bazen alelâde kelimelerle kâğıt kaleme sarılmak; yine de anlamını pek yansıtamayan sözcüklerle içimizden geldiği gibi anlatamamak olur ya. Çoğalıyoruz sanırız yazdıkça ya da eksilen nedir? Yazmanın hazzı belki anlam kazanır duygularımızla. Bu düşünceler içinde, tekrarlı günlerden birinin bitimine doğru yazının diliyle...
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!