Yazar Olacaktın. Şiiri - Mustafa Yılmaz 4

Mustafa Yılmaz 4
765

ŞİİR


17

TAKİPÇİ

Yazar Olacaktın.

Mesela bir bahar yaşadık mı hiç seninle? Gözlerime severek bakarken, içinden ilmikler çözüldü mü hiç? Kara kış ayazı camında sesler çıkarırken, ben hep üşürdüm, hep titrerdi içimdeki uzuvlarım, ara ara pencerene bakar, senin şehrinin karları yağardı omuzlarıma ve ben hep mırıldanırdım, keşke bir kez olsa ben de sevdim seni diyebilseydim pencere camlarına, doğru ki buz tutmalıydı camlarda ki nefesimle söylediğim cümlem…

Senin şehrinde buz tutardı yollar, camlar, güneşe yaklaşan her uzantı, her dağ tepesi buz tutarken ki ben haykırırdım içimdekileri, feryatlarım titrerdi ve seni sevmeyi düşünürken, bedenim hep buz keserdi, donardı içim, ürperirdim, bir gün seni kaybetme korkuları ile ve sen hep zeytini severdin, “zeytinin ömrü uzundur, seni sevmem uzun sürer, korkarım, zamanım kısalacak diye,”

Gözlerin yeşile bakardı hep, koyulaşınca hüzünle gözlerin, zeytin yeşiline dönerdi bakışların ve ben seni sevmekten hep çok korkardım…

Yıllarımı sana adardım, senin bakışların donuklaşırdı. Karın rengi yapışırdı yüzüne, sonra maviye çalan körfezi anımsardın, İzmir’e bakar gibi bakardı gözlerin, önce pembeleşir, sonra maviye dönüşürdü bakışlarındaki ahenk…
Denize özlemle bakardın, bir de beni özlerdin, bilirim…
Oysa ben seni İzmir’den öte severdim…

Sonra uzaklar, benle beraber uzaklaştı bakışlarımız…
Uzakların içinde hiç kalabalık olmadığımız, hep yalnızlığımızın ayak izleri yapışırdı karlıklı yollara…

Sonra uzaklar benle beraber uzaklaştı bakışlarımız…
Uzakların içinde hiç kalabalık olamadığımız hep yalnızlığımızın ayak izleri yapıştı karlık yollara…

Ben haykırırken hep kar yağardı, hep tipi vardı tepelerde, hep sarsılırdı karlı ağaç dalları, omuzlarıma düşerdi karlar, sen umutlarım hep donardı…

Biz hep iki çay içmek isterdik, sonra iki çay içişimiz daha oluşurdu ruhlarımızda ve ben hep tek çay yerine ömrümce iki çay içtim. Biri beklerken soğurdu ve ben o üşüdü diye, titrerdim.
Yan yanaydı ruhlarımız, ben bilirdim ve söyleyemezdim hiç, hiç de söyleyemedim, söylemesi zordu, iki benzer ruha sevgi adına, ağıt söylemeyi…

Sen benle beraber düş kurarken, kaç sonbahar yaşadın hiç saydın mı?
Her yaşadığın son baharlarda, yan yana olabilmemize dair türküler düştü mü dilinden?
Benle beraber olabilecek yaşamı düşler ve hep sonbahar hüznü çökerdi imkânsızlıklarının üstüne…
Bilirim, sen beni, hep sevdiğini düşledin ve benden çok sevdin gurbetlerde beni ve içine ağladın gurbetlerde beni ve içine ağladın hep kendi sesini duyamadan…

Gün geldi, bir kez olsun sevdiğini söylemek istediğin an, beni aramadığın nokta bırakmayarak, sorduğun herkes sessizliğe girdi ve sen, sustun… Sesin çıkmaza sustun hem de, kimse bilemedi benim özlediğim kadar senin özlediğini…
Kendini aşmış titremelerinle, uğraşının içine katılınca, sen yine sustun…

Yıllara sustun, biliyorum, ruhunda yaşattığın olumsuz sevgi ile hep iki çay içtin, hep ikiz düşündün, yaşamın girdaplarındaki kulvarları…

Sanki adanmıştın bana ben bilirdim…
Ben bilirdim, en çok sevdiğinin gurbette olduğunu…
Ben bilirdim hiç söyleyemediğin sevginin gücünü…
Yıllarını bu güçle başarıya dönüştürdün, ben bilirdim, için için sevinçlerle ağladığını..

Yazar olacaktın, ömrünü ömrüme ekleyişlerindeki girdapları ve çaresizliklerini yazacaktın…
Ve geceleri, günlere ekleyerek, yaşadığın zamanı çabuklaştırdın…
Sonra yaşamın sevgini aştı, uzakların en uzaklarında yaşam savaşı verdin, uzakların en uzağında değerlerine değer katarak başarının yollarını eskittin…
Ben biliyordum onur duyarak gülümsüyordum içimdeki tüm darlıklara…

Ve bir gün, karşıma çıktın… Sevginin en gururlu ve asil yönü ile “ben geldim veya gelebildim” dedin…
Ben ağlamaklı bakışlarımla, yılların eskittiği bir yüzle, içimden nefes darlıklarına meydan okuyarak, ben ağlamaklı bakışlarla, “merhaba” dedim…
Sana bir soru ile yaşamının en önüne veya en başlangıcına döndün…

Belki için için ağladın, belki de kendine onur verecek “ben gelebildim” dedin…
Evet yıllarca beklediğim sen, geldin ve benim ömrümün en önemli zamanı başladı…
Evet senin sözünle “ben sizi çok sevdim.”
Gerçekten ben sizi çok sevdim…

Bilirdik, bilirdin ve ben de bilirdim, biz hep iki kişilik sevdik, birbirimizi…
Sevgi sözcüğünü söylerken hep dudakların titrerdi, ben bilirdim, sen de bilirdin sevgi adına haykıran benim de dudaklarım üşürdü, sen de bilirdin, biz hep iki kişilik, bilirdik her şeyi…
Şimdilerde hep birbirimiz için iki kişilik nefes alıyoruz, binlerce kilometre uzaklaşarak, iki kişilik yaşayıp, tek tek nefes alanlar için…

“yine umut etmek bu şehirde yaşamaya “yılların özlemini sığdırmışken bu şehre, en acısından, en sevincine kadar yaşanmışlıkları düş kurarak tekrar yaşar gibiysek bu şehirde tutkuluyuz demektir sanki…”

Ama bir gün öfkeleneceğim bu günlerden de çok basıp asfaltın ziftine, kendimin kaybolduğu gölgemin unutulmazlarımın dar sokağına girdiği bir ayak basacak yer bulup, basıp gideceğim bu anıların ortasında yaşamaktansa, en sevdiğimin yanına, bekleyeninin yanına, gideceğim şüphesiz…

Güzel mi olurdu bu kaçış sonrası yaşam ki, şüphesiz bundan daha içli ve dokunaklı düşüncelerle doluşurdu…
Ama keşke uyanmasaydım bu rüyadan…

Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 22.9.2018 14:18:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Yıllarımı sana adardım, senin bakışların donuklaşırdı. Karın rengi yapışırdı yüzüne, sonra maviye çalan körfezi anımsardın, İzmir’e bakar gibi bakardı gözlerin, önce pembeleşir, sonra maviye dönüşürdü bakışlarındaki ahenk… Denize özlemle bakardın, bir de beni özlerdin, bilirim… Oysa ben seni İzmir’den öte severdim… Sonra uzaklar, benle beraber uzaklaştı bakışlarımız… Uzakların içinde hiç kalabalık olmadığımız, hep yalnızlığımızın ayak izleri yapışırdı karlıklı yollara… Sonra uzaklar benle beraber uzaklaştı bakışlarımız… Uzakların içinde hiç kalabalık olamadığımız hep yalnızlığımızın ayak izleri yapıştı karlık yollara… Ben haykırırken hep kar yağardı, hep tipi vardı tepelerde, hep sarsılırdı karlı ağaç dalları, omuzlarıma düşerdi karlar, sen umutlarım hep donardı… Biz hep iki çay içmek isterdik, sonra iki çay içişimiz daha oluşurdu ruhlarımızda ve ben hep tek çay yerine ömrümce iki çay içtim. Biri beklerken soğurdu ve ben o üşüdü diye, titrerdim.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mustafa Yılmaz 4