Yaz, yazıyla yazlanmaz,
Ilık bir rüzgâr yüzüne akar,
Ötelerin ötesinden kokularını saçar,
Ekinler haykırdıkça haykırır,
Başaklar duâ eder ellerini açarak,
Kuşların cıvıltıları, arada bir hatrını sorar,
Bulutlar güneşin yolunu bekler,
Buharlaşmak, yaş olmak ve ağlamak;
İnce ruhlu insanların kalbine akabilmek için.
Gamsız, kedersiz insanlar habire dolaşır,
Neden dolaştığını bilmeyerek…
Cahil insanlar, hep hakka küfreder,
Neden küfrettiğini bilmeyerek…
Hokkabaz yığınları hep İslâm’a saldırır,
Ayaklarının çukurda olduğunu bilmeyerek…
Okumuş dilbazlar, nutuk çekerler;
Halkı cahiller ordusu görerek…
Bazı adâlet terazilerini tartanlar,
Kendilerini de düşüncelerini de,
Terazinin bir kefesine koyarlar,
Tartı güzel tartsın diye…
Sonunda tartılana adâlet derler,
Kararı verip çeker giderler…
Tartılanlar, gözü yaşlı kalır kefede,
Bulamaz kendini anlatacak ifade.
Zihinlerindeki yansır aynaya,
Ayna, sana hakikatleri gösterir bakınca…
Karıncalar uzaklardan haberler getirir,
Bir damla suyu ağzından bırakmayarak;
Deve kuşu, kaldırmaz başını kumlardan,
Tepesindeki güneşi, ayı ve dünyayı;
Aydınlatan İslam güneşini görmeyerek…
05.06.2008
Sazlıdere
Kayıt Tarihi : 12.12.2009 13:51:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!