Yaz gelince başlar yayla telaşı
Ketirden inince çobanlarda olur traşı
İşler yürümez olmayınca obabaşı
Seher vakti pişer yörüğün aşı
Güneş vurunca erir hasan dağının karı
Bir eşeği iki iti çobanın önünde davarı
Sürüleri uğurlar kızı kızanı ihtiyarı
Göçler giderken kalkar pazarı
Acep nasıl geçer Asbuzu’yu Gılmanas’ı
Göçünen gider bekçisi jandarması
Obalının da dağlıdan olur koruması
Yol verir gönülsüz yılanlı deresi
Namı oldu yayla kim düşünmez mezarı
Kurtderesi’nden akıyor gö pınarı
Adetinen gider kuzu kulağı gelin parmağı
Çiçeklibel’den de çıkar mantarı
Her gün ağlar ağlayan kayası
Karamanı merinosu inletir zili çanı
Sağınca davarı keşik eder bektiğin obası
Akşam olur fakirinde yanar çırası
Her an olur yağmur basar Sivri’yi Nemru’du
Yalınsak gezer sim,sim koyun alır kurdu
Issız kimsesiz kıraçta kalır yavşanlı yurdu
Kule,saray,tamaşalık bilinmez tarih dolu
Yiyince bir hoş olursun çirişi
Sırtında heybesi bir zaman gelir çerçisi
Soğuyunca havası buyar ölür keçisi
Geçit vermez amansız şahin yuvası
Güz gelince sararlar bendeği
Çadırlar sökülünce toplarlar bucağı
Hastaya ihtiyara şifadır yaylağı
Bir telaşında sonu gelir yılların geleneğiyle
Kayıt Tarihi : 9.3.2007 17:47:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yıllar öncesinde çocukluğumda yazmış olduğum bugün de gidemediğim yaylaya özlemimin ve yaşananlardan bir kesit...
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!