seccademi sardım tabyalara
el aldım şehit abdurrahman gaziden
kırbaçlayıp tayımı gürcü kapıdan
sana soluklandım dadaşın kızı
yaşlı emimin öpüp ellerinden
ben
aşk aptalı
terkden kalmış embesil
yüzünü bilmediğim biri terketti
ayağımda asker postalı
nasıl tükettim özlemi adımlarımla
Seni anladım guzel kız
Bakışlarında tedirginlik havası,
Bir sonbahar hüznü asılıydı saçlarında
Bir esmer ağıt;
Düğüm düğümlenmiş ince boynunda.
ve yangın yerine dönmüştü bedenin.
kül olsa evren
kül kalsa yanmada içimde
kül vursa gözlerimin rengine
bir kırmızı gül açar mı? içimde bilmemki?
açsa ağzını kainat
başım gök
ayaklarımda yer
ortalarında uzun bacaklı çocuk
biri durdukça adımlarımın
öteki durma göğe yürü der
bilmiyorum:
bu akşam bakış var yanmadayım
bu akşam yağmur yağsa
dışım serinler belki
içimde öyle bir ben var ki,
işte ona,ne sular kar eder;
bilmem ki ateşi hangi akşam söner.
lal olsun benim ağzım
sözüme gem vurma
düğümlensin ince boğazım
saçlarını arkadan bağla da
yüzüme tokat vurma
sanmıştık ki tek kişilik yalnızlığımıza sığacağız
sulara basarak
okyanuslarda özgürüz diye haykıracağız
sanmıştık ki suç ortağımız olacak aşkımız
ayrılığı da sevdaya dahil sanmışız
örgülü saçlarından yakaladım
yatağımdaki yabancı kadını
ruhsuzdu sadece öptü dudağımı
öylece göğsünde soluklandım
nefesinde sigara kokusu
içinde biraz nefret
kar yağar üzerimize
gözlerim yokluğunun kıyılarında üşür
kendini soğuktan sakınan
düşmemiş direnen yapraklar üşür
umudum kırılıp üzerine buzlar üşüşür
iyişairsin vesselam şiirlerini şarkı sözü olarak satmayı düşünmezmisin