Bilgisayar çıktı mertlik bozuldu. Mert dediğin oyunu dışarıda oynamalı, gran tuvalet dışarıda gezmeli, kızlara kılark çekmeli. Mert dediğin mahallenin namusunu korumalı, kimseye zararı olmamalı. Daha say sayabilirsen ama konu dağılacak. Anlatacağım konu bu değil.
Öğretmen okulunda parasız yatılı öğrenciyim. Yatak ütülü pantolon giyiyorum, saçları briyantin yerine makine yağı sürüp parlatıyor ve yatırıyorum. Gömleğin kirli yakası görülmesin diye yakayı dik tutuyorum. Ben böyleyim hepimiz böyleyiz. Bizlere her şey devlet tarafından veriliyor. Beykoz marka iskarpin dahil. Verilen bunca bakımın karşılığı olarak bizlerden gönderdikleri yerde çalışmamız isteniyor. Biz garip aile çocukları için bu iş canımıza minnet. Çalıştık da.
O yıllarda okulumuzun bahçesi geniş, etrafında çayırlıklar ve tarlalar oyun oynamaya koşup stres atmaya müsait..
Okulun bahçesinde bir gurup kızlı ve erkekli topu birbirlerine atarak oynamaktalar,
-Gel gel sende oyna
Dediler, hemen daireye karıştım. Karşılıklı voleybol misali oynamaya çalışıyoruz. Biz oynarken boyu benim yarıma gelen bir çocuk oyuna daldı. Ha bu arada ben uzun boylu yatak ütülü pantolonlu boynu kıravatlı zıpkın gibi gencim. Övünmek gibi olmasın bir bakan bir daha bakıyor. Nazar değmesin diye” maşallah” demeden gözünü ayırmıyor. Yeni giren bu ufaklık hep bana atılan toplara zıplayıp önümü kesiyor.
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,