Yaşlanmak Mı Sükunet Mi? Şiiri - Yorumlar

A. Esra Yalazan
198

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Eski çağlardan beri insanın hayatını kültürel olarak zenginleştiren, modern hayatla beraber unutulan ‘sükunet’ yaşlanmayla birlikte daha mı kolay anlaşılır. Ya da azalan arzular, seçenekler, hormonlar, artan tecrübeyle birlikte sükuneti doğal olarak mı davet eder? Felsefeci, yazar Wilhelm Schmid, yaş almaktan ziyade insanın hakikat olarak gördükleriyle ve onları kabullenmenin ardındaki sırla sohbet ediyor.

Onu her gece aynı pozisyonda, hep aynı koltukta karşısındaki mavi ışıklı kutuya dalgın bakarken görüyorum. Onları ayırabilecek hiçbir kuvvet yokmuş gibi birbirlerinin hayaline sarılmış öyle sessizce oturuyorlar. Koyu lacivert sabahlığı, ensesine gevşekçe tutuşturdu dağınık, beyaz topuzu, hayat belirtisi göstermekten ürken ifadesiz yüzü, sınırlı bir hayatı ‘sonsuzluk’ hissiyle esnetiyormuş duygusu veren kıpırtısızlığıyla beni biraz hüzünlendiriyor. Ama ümit veren bir ışığı da var karşı pencerede boyaları eprimiş bir tablo gibi asılı duran bu görüntünün. İtalyan yazar Svevo’nun yaşlılık tecrübelerini aktardığı ‘Boş Zamanlarım’da andığı doktorun benzetmesini hatırlıyorum onu seyrederken; “İhtiyarın vücudu hangi yana devrileceğini bilmediğinden ayakta durur” diyordu. Geleceği, loş bir odanın perdelerinden sızan kızıl gölgelerde hayal etmek bazen iç burkucu olabiliyor ama hakikate dokunun merhametli bir yanı da var. Yaşlı komşumun mağrur duruşu, biraz sıkıntılı görünmekle beraber modern insanın kaybettiği ‘sakin olma’ hissini, onun etrafında çiçeklenen ‘sükunet’ iklimini de düşündürüyor. Ve bugünlerde başucumda duran kitabı.

Daha önce ‘aşk’ ve ‘mutsuz olmak’ hakkındaki denemelerini de ilgiyle okuduğum Wilhelm Schmid, ‘Sakin Olmak’da doğal akışına bırakamadığımız yaşlanma sürecinde, hayat ileriye doğru yavaşlayarak akarken ihtiyaç duyduğumuz sakinliği kazanmayı bir erdem olarak da sorguluyor. Felsefeci Schmid, her ne kadar “olaylara itidalle bakmak yaşlanmanın en büyük imtiyazlarındandır” diyorsa da atmış yaşına geldiğinde sakin kalamadığını da itiraf etmiş. Ama “insan hissettiği yaştadır” türünden fiyakalı cümlelere cevabı net; “insan genellikle hissettiğinden daha yaşlıdır” diyor. Bu denemelerde, yaş almaktan ziyade insanın hakikat olarak gördükleriyle ve onları kabullenmenin ardındaki sırla sohbet ediyor. Yaşlanma sürecinin zıddına bir hayat kurmaya çabalamak yerine hayatın kendisiyle birlikte bir ‘yaşama sanatı’ keşfetmek kendi bireysel ve toplumsal anlamını da yaratıyor.

Schmid isabetli bir tercihle tabiattan örnek vermiş. “Doğa yaşamın geçip gitmesine ve yeni bir yaşamın doğmasına mani olmayarak kendisi ebediyen genç kalır…Yani iyi kötü serpilebilen bitkiler gibi, kendisi için ve başkaları için çiçek açmaya devam etmek, ayrıca solmaya da razı olmak…Hayatın kemale ermiş dolgunluğunu tecrübe etmek ve onun zamansal sınırını sükunetle kabullenmek”. Peki çok eski çağlardan beri insanın hayatın kültürel olarak zenginleştiren, modern hayatla beraber unutulan bu kavram sahiden yaşlanmayla birlikte daha mı kolay anlaşılır. Ya da azalan arzular, seçenekler, hormonlar, artan tecrübeyle birlikte sükuneti doğal olarak davet eder mi?

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta