Sen gittin sevgilim
Bahar da gitti seninle
Tazecik goncalar dallarda kurudu
Hiç yaz gelmedi bir daha
Kap kara kışlar kuruttu gülü…!
Öyle yalımlı bir soğuk ki bu gelen
Sanırsın alev alev yakar, ateş gibi
Umutlarımı dondururken bir yüzü
Kalbimi kavurmakta diğer yüzü
Kurutmakta koca bir çınarı, beni…!
Evet yenildim….!
Sadece kendime itiraf edebiliyorum bunu
Bir de içimdeki çöllere haykırıyorum yenilgimi
Evet yenildim…’
Bir de dizelere itiraf ediyorum yenilgimi.
Her gün bir maske ile gizlesem de halimi
Yalnızım, kimsesizim, kalabalıklar içinde bir tek başıma
Yalnızlığımı bitiren senmişsin, her şeyim senmişsin oysa
Sen varken söyleyemediğim o kelimeler var ya
Kendime söylüyorum, kendim dinliyorum şimdi bir başıma…!
Bitki nasıl ışığa muhtaçsa
Yetimler başını okşayacak şefkatli bir ele
Dünya nasıl muhtaçsa hayat veren güneşe
Toprak nasıl muhtaçsa yağmura ve rüzigara
Ben de sana muhtaçmışım oysa…!
Kalbim mezarlık artık ve o mezarda tek tabut
Yalnızlık tabutuna sakladım aşkı
Her geçen gün bir çivi çaksa da o tabuta
Beynimi tırmalıyor içinden gelen sesler
Az bekle ey aşk, bedenimi de koyacağım oraya…!
Acaba bulabilecek miyim yeniden?
Çabucak kaybettiğim şeyleri
Şiir gibi sözleri ve okşayan bakışları
Acaba bulabilecek miyim yeniden?
Şimdi acılar içinde hatırlayabildiklerimi?
Ben de haykırıyorum ayrılığı tatmış o şair gibi
‘Sevgiliyi ve onun yurdunu anıp ağlamalıyım’
Çünkü benim de şifa bulmam ağlamakla olacaktır
Yürürken misk meltemi estiren rüzigarını hatırlayıp da
Ağlamalıyım, çünkü benim de şifa bulmam ağlamakla olacaktır onun gibi…!
Her gökyüzü kızarıp da güneş battığında
Gece sessiz olduğunda, gece sensiz olduğunda
Durabilir miyim tek başıma, gidebilir miyim tek başıma
Aklımı hapseder duygularım ve depreşir dertlerim
Sen gittin sevgilim, her gece açan çiçeğim kurudu diye…’
Benim gökyüzüm kararmış, güneşim gitmiş
Sabahım akşamdır, öğlenim de akşam
Akşam yine akşam, yine akşam
Uzun tüylü horoz uzun uzun ötse ne çıkar?
Benim güneşim mi doğacak sanki sen yanımda yokken?
Ebedi gecesindeyim zaman denizinin
Yalnızlık kayalarına çarptı, pusulasız kalan gemi
Kim bilir kaç talihsizi katletmiştir bu kayalar
Onlar da benim gibi mi acaba Tanrı’ya yalvardılar?
Bitsin diye yalnızlık ve gelsin diye sevgili…!
Her öfkelendiğimde öldürüyorum bendeki seni
Her hatıran ile diriliyorsun Zümrüd-ü Anka gibi
Izdırap, tam ızdırap, rengi matemin rengi sanki
Mümkün mü, uçup gitmek maziye?
Mümkün mü, o mesut günlere konmak? Beyhude…
Nasıl karşı koyabileceğim dünyanın herc-ü mercine?
Kalbim kırık ve umutlarım sönmüş, şu haldeyken
Zaman eritirken çeliği ve kayalara iz bırakabilirken
Süpürüp götürürken her şeyi bir bilinmez ülkeye
Nasıl geri getireceğim dünleri, bir mucize olmadan?
Değer mi sefilleşen dünyada biraz daha yaşamaya?
Aşksız, makineye dönmüş şu insanların arasında
Mutluluğu hiç tatmamış insanlar ki yüzleri gri
Ak benizli insanlar ve elma yanaklı çocuklar kalmadı artık
Yaşıyorsam sevgilim, sadece sen şu dünyada yalnız kalma diye…!
2013
Kayıt Tarihi : 6.4.2014 00:56:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Refik Yıldız](https://www.antoloji.com/i/siir/2014/04/06/yasiyorsam-sen-dunyada-yalniz-kalma-diye.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!