Zırla saat çıktı can
Usandım elem
Gayba küfür edenden
Nifak dilendim
Gözüm kördü
Bir açık kapı bulup girmeliyim geceye
Bu gece benden uzak ve daha ılık rüzgârı
İnsanların gecelerinden öte, acılarına beri
Bir merhemken kimi anı bir yaraya tuz kimi
Kandilli yollardan geçip bir kapı bulmalıyım
Anılarımı saklamış olmalı bekçi
Kuşlar sesi bekliyorum ben
Burada tam
Griler ortasında
Öfkem yok, silahsızım
Öfkem kınında inan
Bir kent yokluğu içinde huzura emekliyorum
“Bunu kulağına küpe et” dedi
Seni kucaklayan gece
“Ne bir korkutmak hazzı var bunda
Ne bir soru sormanın emniyetli hali
Tütsülü eller bunlar
Suyu çekildikçe dolan kuyun
Sesinde gül kıvranır
Saat yarındır
Sesinde yüzümdeki yara izleri
Sesinde gül kıvranır
Sesinde bahar
Sesinde İçimin ölü denizleri
Kadınlar indi inci yüklü gemiden
İnci yüklü gemiye kadınlar bindi
Kadınlarındı inci yüklü gemiler
İnci yüklü gemiler yola koyuldu
Böyle oldu bir yığın ayrılık
Pamuk ipliklerim kopuyor her gece
Ona değin bir olağan üstü halde
Sanki bir cin tüm büyüyü bozuyor da
Eller havada kalıyor, dua dilde
Yolardan görünmez bir yerde evim
asma bahçeler vücut bulurdu sende
oluklarıma sızdığından beri gülüşün
daha bir güzel ölürdü ay penceremde
içime damlamadan gözümdeki yaşım
çocuklar salto atıp koro eşliği
Her kuyu birini bekler
Her ses bir insana değmeyi
Nasıl kalıyorsa tende her şeyin izi
Dokunduğumuz her şey bizimdir biraz
Öyleyse yalnızlık korkusuzluk değil mi?
Canla başla aşk derim ben onarılmaz tek yanım
Şehir dalarsa uykuya gelincikler toplarım
İçimde dünün yarası türkü yakar dört duvar
Eğilir başım yüzüme rast gelirse aynalar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!