Sevdalar onurluydu eskiden
Çok eskiden
Herşeyin bir adabı vardı
Görünmeyen ama bilinen
Pencereye dizilmiş sardunyalar arasından
Kaçamak bakılırdı sevdalıya
Zühre yıldızın olur görünür
Akarım gökyüzünden kalbine
Kav olur yanarım sen yerine
Ardım sıra min-el aşk sürünür
Lodosun yağmur gözlü kızıyım
Eylülün son demleri son çırpınışlar
Hazan soldursa da ağaçlarının yapraklarını
Gün batımın aynı
Şiir gözlü kadın gibi
Muhteşemsin İstanbul
Habersizdim hasretinden
Martılarla birlikte bağırıyorum
Çığlık çığlığa deli deli
Ağız dolusu köpük köpük
Taş atıyorum hınçla
Çirkin seslerini susturamıyorum
Öfkemin önünden çekilin kavgam var
İçim dışım gözlerim deniz
Hüzün bulutları tepemde
Dalmışım yine kıyıda
Gidiyorum
Adını hala koyamadığım bu aşkın
Vefasızlık tüneline
Fırtına kasırga olmuş esiyorsun
Önüne gelene nefret kusuyorsun
Güneşe tapan kul olmuş yanıyorsun
Seni serinleten gölgenin suçu ne
Kar boran olmuş insana yağıyorsun
Gönlümün pınarında öfkem kaynıyor
Volkan misâli
Ay ışıklı geceleri şahit saydım
Bu akşam
Ege kıyılarına son bir yolculuk
Dönüş bileti olmayan sana
Hasret gidiyorum
Kapımın önünde ters dönmüş minik teknem
İskele alabanda diyorum usulca
Dudak kıvrımlarımda gizlediğim
Son buseyi konduruyorum
Adımın yazıldığı yere
Mor salkımlı düş bahçem
Beni karşılıyor sessizce
Begonvilli melissa kokulu asma çardaklı
Gönül evim
Yüreğimi sakladığım
Delikanlı olamadığın tek yer
Sığınağımdayım
Herşeye kandığım inandığım
Her kırıldığımda kaçıp saklandığım
Bilinmeyen adresimdeyim
Çocukluk masallarımda
Çiçekli perdelerin arkasında
Ay düşüyor gecemin karanlığına
Ellerim üşüdü
Çay doldurdum ince belli bardağına
Sevdiğin gibi dumanı üstünde
Az demli karanfil kokulu
Bir tutam sevgi bıraktım
Dudak payın
Sonbahar vurgunumsun
Kalbimin karanlıkta kalan yanı
Isıtamayan kış güneşim
Dargınımsın yâr
Deniz gözlerimde hüzün bıraktın
Sevdakârım dinle yine
Eleninin balık kokan meyhanesinde
Şehlâ gözlü yosmalara
Kaldır kadehini
Yüreğime kazıdığın
Şerefsizliğinin
Şerefine
Eylül İzmirde hüzün dokur
Yara alır
Hazan mevsimi yüreğim
Sevdalı Eylülde terkedilir
Eylülde aşk biter
Ayrılık kokar güz
Metrûk bahçende ki bülbüller ahvâline ağlar
Yüreğinin közü harlandıkça dilini dağlar
Sıralı yeminler tutulmadı bozuldu bağlar
Ahde vefâyı bilmeyen gözlerin hep ağlasın
Gözlerine vurgundum aşkım deniz gibi derin
Gurbetime sürgünsün yârim kalbimde yok yerin
İçim kan ağlıyor olsa da gönül evim serin
Sevmesini beceremeyen yüreğin utansın
Hükümsüzsün yüreğimde hâkimiyetin bitti
Savurdum küllerini seyret son gemi de gitti
Ecel şerbetini iç istersen canıma yetti
Aşkımı öldüren sebeb-i katilim ağlasın
Sana her baktığımda
Usulca gözlerinden güneşimi topluyorum
Kula kulluk olmasaydı günah
Önünde secdeye durur
Tapardım sana
Sen yoksun atmıyor bu kalp
Siirleriniz cok guzel