Renklerin ustası olarak anılan büyük bir ressamın öğrencisi eğitimini tamamlamış.
Büyük usta öğrencisini uğurlarken, yaptığı resmi şehrin en kalabalık meydanına koymasını ve yanına da kırmızı bir kalem bırakmasını, halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı iliştirmesini istemiş.
Öğrenci birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde resmin çarpılar içinde olduğunu görmüş.
Üzüntüyle ustasına gitmiş. Usta ressam üzülmemesini ve yeniden resme devam etmesini önermiş.
Öğrenci resmi yeniden yapmış.
Usta yine resmi şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş fakat bu kez yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde boya ile birkaç fırça koymasını ve yanına da insanlardan beğenmedikleri yerleri
düzeltmesini rica eden bir yazı ile bırakmasını önermiş.
Öğrenci denileni yapmış. Birkaç gün sonra bakmış ki resmine hiç dokunulmamış. Sevinçle ustasına koşmuş.Usta ressam şöyle demiş:
'İlkinde insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı.
İkincisinde onlardan yapıcı olmalarını istedin. Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye cesaret edemedi. Emeğinin karşılığını, ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsın. Sakın emeğini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenle tartışma.'
Eserleri
Sevgi, Sadakat, Ask budur..
Olay Ingiltere'de geçiyor:
Yasli bir bey, sabah erken evinden çikmis, yolda ilerlerken,
bir bisikletlinin kendisine çarpmasi ile yere yuvarlanmis ve hafif yaralanmis. Sokaktan geçenler yasli beyi hemen en yakin saglik birimine ulastirmislar. Hemsireler, adamcagizin yarasina pansuman yapmislar, ama 'biraz
beklemesini ve röntgen çekerek her hangi bir kirik veya çatlak
olup olmadigini inceleyeceklerini' söylemisler.
Yasli bey huzursuzlanmis,
'acelesi oldugunu ve röntgen çektirmek için beklemek istemedigini' söylemis. Hemsireler merakla acelesinin sebebini sormus.
Adamcagiz da
'karim huzurevinde kaliyor her sabah onunla kahvalti etmeye giderim, geç kalmak istemiyorum' demis.
'Karinizin, siz gecikince merak edecegini düsünüyorsunuz herhalde' demis hemsire. Adam üzgün bir ifade ile
'ne yazik ki karim Alzheimer hastasi ve benim kim oldugumu bilmiyor' demis. Hemsireler hayretle
'madem sizin kim oldugunuzu bilmiyor neden hergün onunla kahvalti yapmak için
kosusturuyorsunuz' demisler.
Adam buruk bir sesle
'ama ben onun kim oldugunu biliyorum' demis.
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!