ah efendim en iyisi
dağlara sürgün etmek kendimi
başka kentlere değil dağlara
bir kurşun kalem olmalı
bir küçük not defteri
kale gibi yalnızlığım olmalı yanımda
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
Devamını Oku
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
bir kere, daha içeriğini bile bilmeden,,,şiirin başındaki hitap sekli insanı kendisine çekiyor,,,,ve belki biraz tuhaf gelecek ama kendini önemli,,,önemliden de ziyade bir biçimde kaliteli hissettiriyor,,,şiirin ulaşması istenilen kitle daha orda belirlenmiş,,,,
yılların klişesi '''gidiyorum bu şehirden''' e, son nokta konmuş,,,,,başka bir şehre değil diye belirtilmiş, dağlara,,,,
teknolojinin bütün hayatımızı sardığı bu dönemde,,,şairin yanına istediği tek şey,,bir kurşun kalemle bir not defteri,,,,bu da şairin yalnızlık derken sadece insanlardan değil aynı zamanda,,,,çevresini saran her türlü karmaşadan kaçmak istediğini gösteriyor,,,,kurşun kalem ''' basitlik simgesi''' dağlar yalnızlığı tek başına anlatıyor zaten,,,kurşun kalem orda bir özlem,,,sadeliğe duyulan bir özlem
ve de başka hiç bir şeye ihtiyaç duymamanın simgesi ayni zamanda,,,bu şiiri yazan kişi elindekilerle mutlu olmasını bilmek bir yana,,,çok şey de fazla geliyor,,,,sanki sadelik,,,çığlıkları atıyor,, kurşun kalemini ve not defterini aldıktan sonra,,,çevresinde ki her şey ilham veriyor,,,
ama sitemi de var ayni zamanda,,üzgün ve ona değinmeden de edemiyor,,,,Düşünsenize bir tüy ne güzeldir
“Üzerine kan bulaşmadığı zaman”
zaten kaçma sebeplerinden biri de bu gibi görünüyor,,,dağlarda her şey özgür her şey kendi halinde,,,
kuş tüyü barışı simgeler,,,üzerine kan bulaştığı zaman da savaşı,,ölümü cinayeti hatta,,,ama bu cinayet,,iki kişinin bir birini öldürmesi değil,,,(bütün dünya kültürlerinde) devletin halkını öldürmesi,,,bir nevi toplu katliam
kan olması gerekmez bu cinayette,,,,,içten içe ölen halk da/ hak da yeterlidir,,,orda yine bir özlem var,,,eğer kuş tüyüne kan bulaşmasaydı,,,dağlara kaçma sebeplerinden biri de olmayacaktı belki de
gül ağacından tuğlalar istiyor,,,güvende hissetmek istiyor kendini ama tarihi haksız çıkaırırcasına bunu ordularla, silahlarla sonu gelmeyen savaşlarla değil etrafına örmek istediği gül ağacından duvarlarla istiyor.
güçlüler zayıflara bulaşmasın istiyor,,kalbinden öyle görmüş çünkü,,,ama elinden de bir şey gelmiyor,,,onun çaresizliğini de bence çok acı bir şekilde yaşıyor,,,
hem de çok acı orası benim kalbimi eritti desem abartmış olmam,,,,belli ki bunu yazan kişi belli bir yaşa da gelmiş,,,belki de zamanında çaba da göstermiş bir şeylerin değişimi için ama çaresiz kalmış,,,artık dağlar diyor,,,gözden uzak olan gönülden de uzak olur felsefesiyle,,,anladığım şair daha fazla acı çekmek istemiyor,,,,
bilinen acılar değil zaten yaşadığı,,,ailesine hastalığa parasızlığa değil isyanları,,,,çünkü o bir kurşun kalemle mutlu,,,onun isyanı çok hümanist bir isyan
en iyisi ona (kendine) anlatmalı diyor en sonunda uzun uzun mektuplarla,,,,şairin özgürlükten kastı dört duvar arasına sıkışıp kalmak ta da değil,,,o ruhi, içsel hatta ve hatta zihinsel bir özgürlüğün hayaliyle yaşıyor.
“Yine çok güzel anlatmışsın içindekileri annem, senden üçüncü şahıs olarak bahsetmek her ne kadar tuhaf geldiysede, bu sefer objectif olmak ve yorumumda şiirinden benim çıkardıklarıma değinmek istedim, sanki seni hiç tanımıyormuşum gibi.”
''Yalnızlık insan için öncelikle evrensel bir kaygıdır.
Evrende umutsuzca akıllı canlı türü arama çabaları her zaman yüreğimi burkmuştur. Aslında uzayda bakteri bulduğunda bile seviniyor.
Haksız bir kaygı değil.
Evrenin kavranan boyutları ve hız yasaları dünya dışı dostlukları olanaksız kılmış görünüyor. Demek ki önce insanlık olarak yalnızız.
Dünyadaki yalnızlık türlerine gelince yelpazesi bol.
Beğen beğen serinle.
Yazınızın sonunu ve güzel dileğinizi bağladığınız yalnızlık türü teknik olarak yalnızlık. İşlevsel. Gerekli. Hatta zorunluluk.
Diğerlerinin her biri ayrı bir inceleme, şiir, roman konusu ki .. oluyor zaten.
Selam olsun. ''
Bu yorumu bir kaç gün önce okumuştum. sevgili aras , oğuzkan bölükbaşının ''yalnızlık'' konulu denemesinin altına yazmıştı..
Buraya mutlak surette taşınmalı diye düşünmüştüm
octavio paz.. gündemimizdeki nobeli alan br meksikalı..yalnızlık dolambacı isimli
kitabı ile yalnızlığın ve aşkın diyalektiğini yazmış..
ispanyollar ve türkler..
birisi iberikten giderek iki parçadan oluşan amerika kıtasının üçte ikisini kaplamışlar..
bizler ise adriyatikten viyanaya şimdilerde ise işçi olarak daha ilerilere gitmiş bir ulus..
Yalnızlığın ulusal bir kimliği varsa eğer bu iki ulus arasında inanılmaz bir kimlik benzerliği var geliyor bana..
Şiirden sadece başlık kadar sözettiğimin farkındayım
Ah efendim en iyisi
Dağlara sürgün etmek kendimi
İçli derin anlamlı mektuplar yazmak
Uzun uzun anlatmak başımdan geçenleri
Evde bırakıverdiğim kendime
iki benlik var burada.. dağa giden ve evde bırakılan
der demez asaf haletin o dizelerine sıçrıyor zihnim...
Adımlar
bir adım attığım yerde
ne vardı ki
gitmemle kayboldu
her adımımda
sonsuz ben'leri koyuyorum
boşluğa
ve yine ben dolmuyorum
geçip gittiğim yerlerden
iç içe
öne
ve arkaya bakan
bir sürü
ben
ler
koymuşumdur
eskileri çocuk
şimdikiler ihtiyar
Ah efendim en iyisi
Dağlara sürgün etmek kendimi
Başka kentlere değil dağlara
Bu tarz seslenişler mazide kaldı sanıyordum...Eski İstanbul'un inceliğini zarafetini bir an karşımda görünce şaşırdım...Bir dostla hasret gidermiş gibi oldum...
Eğer olur da kesilirse mektuplarım
Ben ölmeden sakın açma
Diye tembihlediğim zarfı açsın
Final de nefis...Tebrikler...
'Kalemi sabah akşam
Gök deviren bir yamaca kurmalı' Harika.Yüreğine sağlık.
Bu şiir ile ilgili 14 tane yorum bulunmakta