Bin yetmiş bir yılının ağustos ayı,
Güneşli bir cuma sabahı,
Yüz binlerce atlının kaynaştığı,
Malazgirt ovası..
Türkün şanlı tarihine altın harflerle yazılan;
Kanlı bir savaşa sahne olacaktı.
Minik bir serçe, geldi kondu dalıma
Ürkek bakışlarla bakıyordu etrafına
Küt küt atıyordu yüreği, heyecanla
Can tatlı, yaşamak çok güzel
Küçücük bir serçecik de olsa
Ben ölmeyi özledim..
Neden böyle bir hisse kapıldım
Neden dalıp gidiyor gözlerim
Saatlerce bir yerlere
Düşünmeden, hissetmeden öylece..
Acaba bende bir anormallik mi var..
Yaralı bir geyik hızla geçti dereyi,
Ardında eli tüfekli, gözü dönmüş avcılar.
Şakırdayarak akan derenin serin suları,
Ala boyandı geyiğin al kırmızı kanıyla.
Ruhsuz avcılar, koşuyorlar sevinçle,
Birazdan yeni bir yıl başlayacak
Saniyeler bir bir sayılıyor
Herkesin kalbi heyecanla çarpıyor
Ve nihayet beklenen an geliyor
Haykırışlar yükseliyor ağızlardan
Bir yıl daha geçiyor hayatımızdan
Gökyüzü ne kadar hoş
Yıldızlar parıldıyor
Kalbimin derinliklerinden
Sana sevgiler yağıyor
Gecenin karanlığı içinde
Uzaklardan sesler geliyor kulağıma,
Derinlerden ta arşa dek,
Dalga dalga yükselen,
İman aşkıyla dolu,
Allah Allah diye kükreyen sesler..
Sanki bütün aynalar sözleşmiş,
Hangi aynaya baksam karşıma,
Tanımadığım bir yüz çıkıyor,
Yaşlı, solgun ve buruşuk bir yüz.
Dudakları büzülmüş,
Beni hayal kuramaz mı sandınız
Düşlerim, umutlarım yok mu sandınız
Eğer yanılıp da, öyle bir fikre kapıldıysanız
Emin olun büyük bir yanılgıdasınız
Ben de hayal kurabilirim
Bir hoş olur gönlüm onu uzaktan görsem bile
Baktıkça içim açılır o güzelim cemaline
Onulmaz yaralar açtı kalbimin her yerinde
Salına salına yürür selvi boylu karakız
Gönül bu sevince fermanlara başın eğdirmez
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!