Yaşanmış, bitmiş her şey zamana emanet.
şimdi yalnız başınayım.
ne babam kaldı ne annem
ne de eski komşular, doğduğum ev, hepsi bir bir yok oldu
içimde çoğu zaman bir bulgur kazanı gibi dışı kara, içi bereketli, altı alev alev bir dünya yükseliyor.
acımı boşluğa kusup gözyaşımı bakır taslara doldurup ağilesi yollardan geriye dönüp yılgın yılgın yürüyorum
yol nereye çıkıyor dersin
gitgide saydamlaşıp eriyen, bana bıraktığı mirastan beni zaman içinde men eden, çocukluğuma
ne acılar biriktiriyorum artık ne de umutlar
bir körebe oyununda sağa sola çarparak aslında etrafındakilerin korkunç şakasına kurban gitmiş,gözü
bağlandıktan sonra ortada bırakılıp terkedilmiş yalnız bir kör ebeyim.
bunu bana hep yaparlardı biliyor musun?
gözümü bağlayıp kaçarlardı
nereye dokunsam buz gibi duvar kimsesiz taşlar olurdu hep
ben hep ürküp gözümdeki bağı bir boşluğa açardım
o zamandan beri korktum yalnız kalmaktan yalnızlaşmaktan
bu kadar uzun süreni hiç olmamıştı o oyunlarda
hem de hiç,
şaka yapanlar bir bir çıkıp gelmişti,
her seferinde gülüp kahkahalarla
ama anlıyorum ki artık oyun bitmiş.
kimse çıkıp gelmiyor artık gülerek ve kahkahalarla,
kaçıp eteğinin altına mı saklansam artık olmayanın?
kimin bacağına sarılsam?
kim gelip elimden tutsa?
var mı senden başka bana kalan?
yaşam el artığı elek altı bir avuç öğütülmüş buğday gibi toprağa karışıyor
zaman kara masalı herkese farklı anlatsa da herkes aynı sonu yaşıyor
içi paslı makasla kesilmiş vita yağı tenekesinin deliklerinden bakan,
pırıltılı ahmak gözler sararıp soldukça sevgilim
hep seni çok ama çok seveceğim
..
..
..01012010 01 30
Kayıt Tarihi : 1.1.2010 02:29:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!