Yaşanılmış yıllar Şiiri - Muhittin Ulupınar

Muhittin Ulupınar
17

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Yaşanılmış yıllar

iki katlı ahşap bir ev, isli gaz lambası;
kireç badanalı oda, sessiz ve kimsesiz.
duvarlara çarpıyor çığlıkları annemin,
belki de annem melankolik bir şarkı söylüyor,
beyaz bulutlar ve gölgelerden habersiz.
yüreğinden bir ses beni çağırıyor
beni çağırıyor omuzlarında melekler,
babam onaltısında balkona taşınıyor,
açıyor sıcak nefesinden menekşeler.
küçücük daha abim alev alev yanıyor.

ışıltısız köy yolları,renksiz kokusuz,
mavi gözlü annem beşiğimi sallıyor,ninnisiz,
renksiz duvarlarda sesini arıyor gibi.
bahçede erik ağacı,elma ve kiraz,
kimsesiz avluda beni horozlar koruyor.
sağ yanımda bir melek yüzüme üfürüyor,
nefesi serin,temiz ve süt kadar beyaz.
dedem gölgede gölgesini kovuyor,
ocakta tencere kaynıyor; sessiz buharsız,
annem kapı arkasında beni emziriyor.

nazenin bir çiçek gibi solardı yazlar,
uzak gidilmez kentlerin ışıklarıyla.
balıklı gölde kağıt gemilerim yüzerdi,
kağıt gemilerimden kalbime Nurcan düşerdi.
melekler kadar temiz,günahsız ve aydınlık,
başlardık yeni güne pırıl pırıl sabahla
temmuz sıcağı saçlarımızı okşardı,
lastik pabuçlar ayaklarımızı kanatırdı.
ceplerimizde unutulmuş bir çiçek gibi,
habersiz çökerdi hanemize akşamlar.

kömür kokulu gri kış akşamları,
kardan adam çocuk ve kartopu
duru köşesinde istasyon mahallesinin.
yolcular gelir,tren gelir yolcular gider,
yolcular gider hüzün menekşeler ayrılıkları.
bir tren düdüğüyle Ayşin'de uçup gider
sarı saçları kırmızı kazağı asılır kirpiklerime,
kömür kokulu gri kış akşamları.
ölürüm ay doğar,ay doğar,ay doğar,
ay doğar yıldızlar doğar Karadağ sokağına.

uzun yolun sağında tek odalı ev bahçe içinde,
annem, babam, kardeşlerim zehir solur kan ter içinde.
ipimizi çeker bir el her daim öfke her daim kin,
her daim ağıza gelir yürek kızıl gül renginde.
gün olur adı asiye çıkar pırıl pırıl yüreğin,
gün olur kaçıp gider aklından döndü dediğin kız.
saatler durur zaman durur,bir neşe fışkırır sokaktan,
lastik pabuçlar,tozlu yollar ve sarı saçlardan.
Rabia ebe helva çıkarır tel dolabından,
İdris mahallesi kör,sağır ve dilsiz; leş içinde.

eğri Ahmet’in evi tek katlı,iki küçücük oda,
bir bahçe,üç beş ağaç bir su kuyusu,
gülümser basma pijamalı kız toprak avluda,
bir ömür boyu bitmez çilesi ve hatırası.
kara önlük,beyaz yaka okul yolları
belirir alın yazım kapkara tahtada.
sevim öğretmen; gözleri bal sarısı,
sarar her yanımı huzur şarkıları
bir hırsız gibi sokulur düşlerime,
pıt pıt atar yüreğim çocuksu sevdada.

bir otobüs,bir bavul ve bir acemi yürek
uzayan yolların sonunda bir koca şehir:Ankara
eski garajlarda bir çift ayak; titrek ve ürkek,
bir acemi kuş; gözleri kör yüreği fukara.
ışıklar caddesinde dört katlı öğrenci yurdu
umuda tomurcuklanmış binlerce çiçek,
Keçiören çift asfalt artık yolumuz,
yaşatır içimde binlerce umudu.
yüreğim çarparken duvardan duvara,
Sevilnaz bir yaralı güvercin dalıma kondu.

Doğdu’nun yüzü karanlıktır karlıdır,
mağrurdur geçit vermez kahpeliklere.
tenha sokaklara çekilen hayat,
genç bir kadın gibi gülünce hafifler,
cansız bir balık gibi gülünce hafifler.
yorgun güvercinler doluşur avuçlarına,
ölü mevsimdir bu gülünce hafifler.
yağmurlar istemesen de ıslatır,
götürür kalbini bilinmez uzaklara.
üşür yufka yürek,karlı doğdu pembe çatı.
sararmış yapraklar düşüyor suya

mevsim sonbahardır uyan ey gönlüm!
kuşlarım uçuşur bana rüzgarı kalır,
yalnızım esirge ve koru Allah’ım.
bir ışık demeti,hüsran belki de cinnet,
bir büyük sanrı mutluluğumuz.
gençtim en çok melânkoliğe düşkündüm,
bir kadını sevdim hiç ölmeyecektim.
öp beni anne öp beni bağrına bas,affet
bilmez misin unutmaktır en büyük ihanet.

Muhittin Ulupınar
Kayıt Tarihi : 4.7.2004 20:08:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Muhittin Ulupınar