tuhaf bir dilde sarhoş olsak
gökyüzünden inen bulutların
dallarına tutunsak
ve göğe çıksak seninle
serin bedenimize
sıcacık rüzgarlar
tatlı tatlı vursa.!
uzun dalgalı saçların
gökyüzüne çıkarken savrulsa
ve birden durgunlaşıp
saatlerce
aşağıdaki karanlığa
baksak...!
sonra baş edemediğimiz acıların
kısa bir aralığında
aşağılara insek
ben, fısıltıyla senin kulağına
-hadi kalk yürüyelim
desem
ve flüt sesi gibi
bir rüzgarın sürüklediği
dallar içinde
gümüş ayaklarının altından
zümrüt toprağı çeksem,
oraya aniden
nil nehrini getirsem
ve hayatımızda ilk defa
orada
tanrıdan söz etsek...!
tuhaf bir sarhoş olsa tanrı
bizi duysa
ve akşam olsa
soluğumdan yapraklar
başına taç diye düşse
yürüsek seninle
uzun nil boylarınca
ve akşam serinliğinde
ıslak
havayı içimize çekip
tanrının huzurunda
birbirimizi öpmeden titreyerek dursak
dursak...!
sonra
kaybolsak gözlerimizin içinde
belki aşktan da öte
bir şey bu
bin koldan akan bir nehir
gibi bizi saran
sonra okyanuslara
varan benliğin
bizi nereye götüreceğini bilmeden
gitsek uzaklara
uzaklara gitsek…!
ya da,
yaşamın geri dönülmez nehrine
akan bir ölüm olsak
insan kanlarıyla yıkasalar bizleri
kılıçlarlar mezarlıklarda şakırdayıp
küffar, cenabet bedenimize
saplansa…!
tuhaf bir sarhoş olsa evren
gökyüzünden inen bulutların
dallarına tutunsak
saatlerce
aşağıdaki karanlığa
baksak...!
baktıkça yüzlerimize
her nefeste, nefes nefes sevişsek
aşkla ölsek...!
ve kirli kağıtlar ter atsa
bir daha yazılara
harf harf
hiç düşmesek....!
Kayıt Tarihi : 9.9.2004 19:43:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
