İçimde ki çocuk, siyah beyaz bir karede
Denizdeki görünmeyen rüzgarı
Ve o rüzgardaki görünmeyen martıları izliyor ıssız bir sahil kasabasında… Akdeniz in kuytularında…
Bir düş var, yarım kalmış, yarısında uyandırılmış uykularımda…
Sıkışıp kalmış hayatla hayal arasında…
Tenha bir yamaçtan tam düşecekken uyandırılıyorum…
Paranoyak bir titremeyle kalkıyorum her defasında.
Susmak istiyorum, zorla konuşturuyorlar.
Tam konuşacakken, cümlelerimi düğümleyip tıkıveriyorlar boğazıma.
‘’elenecek un kalmamış, eleğimi asayım’’ derken, ortasında buluyorum kendimi bembeyaz bir toz bulutunun. Ve orada, beyaz temizliğin simgesi olmayı reddetmeye başlıyor!
Ölüm ve nefret kusuyor, taşıdığı kesiklere rağmen hayata tutunmaya çalışan bileklerime.
Her türlü ölüme şahit gözlerim, kendi filmine kısık bir bakış bile atamıyor.
Bütün renkleri yitireli ne kadar oldu?
Kaç aydır aynı savaşın içinde direnmek adına benliğimi çiğniyorum?
Ben değimliydim hayatı dakikalarla yaşayan?
Şimdi birileri kum saatimdeki ince çatlaktan kum tanelerimi çalıyor, bir karınca inceliği ve azmiyle!
Kendi kendime şoklar yaşatarak nefesimi ve kalbimi ritmine sokmaya çalışıyorum. Ne o renkli kapsüller, ne de litrelerce serum, bakir ömrümü ölüme adanmış sevdasından ayıramaz biliyorum…
Tek derdim senaryonun sonrası. Ben son perdeyi bekliyorum…
Kayıt Tarihi : 6.6.2009 13:20:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!