Hayat ağırlaştıkça yüreğimize ekledikleri de o kadar çoğalıyor. Bir umut diyerek tutunduğumuz bir çok dalın aslında hiç de göründüğü kadar sağlam olmadığını, destek aradığımız da çaresiz kaldığımızda anlıyoruz. Yaşamak ağır yük taşımak için nasıl bir yöntem denemeli o herkes için değişiyor.
Kimi zaman güldüren hayat çoğu zamanla ağlatıyor insanları. Mutlulukları yaşamak….
Zaman su niyetine akıp gidiyor. Ama iş acılara geldi mi sanki inat etmiş gibi öylece donup kalıyor. İçimizi her gün kemirerek canımızı daha çok acıtıyor. Kimi zaman sevdiklerimizi alıyor bizden, kimi zaman ümitlerimizi yok sayıp hayallerimizi yıkıyor. Kim bilir kaç kişinin hayalleri bu rüzgârlarla savruldu ve hala savurmakta.
Sabır denen ilaçta ender bulunuyor yaşam eczanesinde. her şey çözülür diyenlere inat her şey sanki tersine dönüyor. Bumerang gibi. Fırlattığımız acılar bize yıllar sonra geri dönüyor ilave edilmiş acılarla. Hayat kavgası denilen bu hayatta herkes kendine yaşamak için pay almaya çalışıyor. Yaş, dil, din,ırk önemli değil. Nefes almak yeterli. Yaşam denen kelime beş harfli olsada muhteviyatı çok derin sonsuz bi okyanus gibi.
Çözdüm ben hayatı diyen daha çıkmamıştır büyük bir ihtimal yakın bir gelecekte de çıkmayacak. Görünen bu. Tünelin sonuna gelip az da olsa ışık gösterse….
Hayatta daha çok uğraşacağımızı tekrar tekrar anlatıyor bize hayat.
Mutlu görünen insanlar var diyeceksiniz ama içlerinde taşıdığı keder kadar mutlu olduğunu anlayamazsınız. Ta ki sizi gönlüne kabul edip yer verinceye kadar. Karşıdan görünen hiçbir şey doğru değildir aslında.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta