Bu kara toprak
Pırıl pırıl su
Bizi yarattı
Yaşamak için.
Yerde bir tohum
Yeşillendikçe
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Nazır Bey, yürek sesinizi gönülden kutluyorum...10+ANT...saygı ve selamlar.
Hep şöyle bir şey düşündüm.
Acaba şiiri 3 (üç) bölüme ayırmak uygun olur mu?.. Kafamda kendi kendime hep değerlendirmeler yaptım. Düzenlemeye, tasnif etmeye çalıştım.
1. BÖLÜM İÇİN:
Bu tasnif etmede temel ölçü kolay anlaşılırlık, saf Türkçe, sanattan uzak, herkesin anlayacağı benzetmeler kullanmak, ana fikri ve yan fikirleri herkesin kolayca anlayacağı şekilde işlemek vb. Özellikle belli bir yaş grubuna kadar çocukların rahatlıkla okuyup anlayabilecekleri ve aynı zamanda da yazabilecekleri bir bölüm olsun istedim.
Bu bölüme de 'ÇOCUKÇA' şiirler demeyi uygun gördüm. Diğer bölümler için de isimlendirmelerim kafamda.
Bizde çocuk edebiyatı çok gelişen bir dal olmamış. Sadece masallarla sınırlı kalmış desek yanılmayız sayılırız. Bilmecelerle, fabl'larla yetinmiş gibiyiz. Hâlbuki çocuk edebiyatı edebiyatımızın temel kollarından biri olmalı. Edebiyatı (şiir, hikâye, masal, fıkra, ninni, roman, tiyatro, düşünce yazıları, denemeler, günlükler...) bu dönemde çocuklara vermeliyiz ve daha ufacık yaşlardayken kültürümüze ilgilerini çekmeliyiz.
Bu şiiriniz, okunuşu, nefes yeterliği, anlaşılırlığı, kurgulanışı, kolay söylenebilirliği (telaffuzu), uyumu bakımından güzel bir çocuk şiiri olmuş dedirtti.
Antolojide şiirimizin çocuk edebiyatı (şiiri) yönü hemen hemen yok gibi. Bence bu bir eksiklik. Bu eksiklik giderilmeli diye düşünüyorum. Bunu da siz değerli şairler yapabilirsiniz.
Belki yetkililere 'ÇOCUK ŞİİRLERİ' bölümü eklemelerini veya 'ANTOLOJİ ÇOCUK' sayfası açmalarını önerebilirsiniz. Burada da bu şiirler yayınlanabilir. Çocuklarımıza da örnek olmuş oluruz.
Şiirde uyaklara biraz daha önem verilseydi çok daha ahenkli olurdu diye değerlendirebilirim.
Ağzınıza, kaleminize sağlık üstadım.
Saygılarımla.
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta