Bu gecenin karanlığı vurmuş yine ayın çehresine,
Ay dönmüş yüzünü sessizliğe ve herzamanki yanlızlığına...
Ben vurmuşum kendimi yine kıyılara ve suların çekildiği
durgunluğuma
Bakıyorum derin bir uçurumdan bakar gibi gecenin alacakaranlığına,
Ve kendimi unutulmuş,yalnız hissediyorum bu küçük,bu viran şehirde
Bir başıma,tek başıma seyrediyorum her gece hüzün kokan,ağlayan o masum ifadeyi.
Bende başlıyorum,ekmeği paylaşır gibi paylaşıyorum karanlığın unutulmuşluğunu.
Ama kimse görmüyor,kimse duymuyor bizi sis ve pustan başka,
Onlarda derman olmuyor yaraya,
Aksine körük olup; uçurtuyor külleri,tutuşturuyor yanmamışlarıda...
Birde kahbe şehrin ışıkları var yüzüme gülen,göz kırpan ama onlarda konuşmuyor benimle,
Ben onlara statik diyorum,statikler...
Veya durağan,durağanlar:Kahbe şehrin çocukları yani...
Öz,üvey farketmez,sadece vizyondurlar karşımda sis ve pusun ardında kalan.
Zaman suyun binde biri şimdi akıp giden,
Bu kadar yoğunken ve bukadar hacimliyken beyin,matematik yetermi akışı düzenlemeye,
Ve de suyun akışı olsa keşeke bütün sorun..!
Ama herzaman bir çözüm doğar,yağmurla gelen fırtınanın ardından,
Ve bir güneş doğar sessizliğin ortasından; yükselerek aydınlatır beni,
Çürümüşlüğümden,kofluğumdan kurtarır,darağacındaki ilmikten kurtarır gibi ölümlüyü...
O zaman dünya ya yeniden gelirim,yeni doğmuş bebek gibi.
Ama ağlamadan daima gülerek bakarım hayata,
Yaşanmamışları yaşamak adına sıfırdan başlarım herşeye,
Ve bu bana sevinç verir:Yaşama Sevinci
Kayıt Tarihi : 29.10.2007 18:17:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (5)