11.05.10
YAŞAM VE ÖLÜME DAİR
Çıplak geceyi yırtan bir çığlıktır,
Uykuyla boğuşan ıstıraplı bir düşüncedir yaşam.
Göğsünde uyuya kalan bir zamanı tüketmek içindir,
İçinde bulunduğun ateşli eziyet,
Harcanmamış tutkuların sessiz hıçkırıklarıdır yaşam,
Buruşmuş gençliğin pişmanlığı,
Mezara seslenen bir sessizliktir yaşam.
Kötülük tomurcuklanırken karanlığa
Korku; sürünen bir sarmaşıktır, çiçeği öldürme adına.
Yaşlıdır artık zaman ve halükarda genç,
Kefenlenmiş suretlerin karşısında,
Utanç içindedir gün.
Ve taşlaşmış dudaklardan ölüm dökülür,
Ve çatlamış zamandan yaşam akar,
Bir sızma anıdır, bir birikmedir ölüm…
Ölçüsüz kutsallıklar arasında bir uçurumdur yaşam.
Ve bir boşluk ve bir yol rüzgârsız düşüştür,
Gözleri yıldızlara takılı kalan insan
Anladığında, ölümün durağan bir yaşam olduğunu,
Ve artık bir büyük yalandır seviş ve seviliş
Ve artık bir büyük talandır sefil gülüş…
Kötülüğe bulanıklaşmış suların yansımasında
Kendi suretini arayan bir beyhudeliktir yaşam.
Çocuğunu doğurup, rahmini kimsesizleştiren
Zincirli kutsallığın anası ve bir fahişedir zaman.
Toprağının Irzına bilinmeyenin geçtiği,
İnsan denen gayr-ı meçhul çocuğun elde edildiği
Elde edilenin doğup-öldüğü bir büyük haksızlıktır yaşam…
Kendi meyvelerinin acısına boğulunca toprak
O acıklı acıdan fışkırandır, çoğalandı ölüm.
Akıp-giden zamanın debisi,
En velimizin, en delimizin, en yalnız kimsesizliğidir ölüm.
Tıka-basa kalabalıklaşırken toprak,
Ceset ceset çoğalan kederimiz
Ve en ceset uykudanlığımızdır ölüm…
Bizi topraktan koparıp oğul oğul yetim ettiren
Bilinmeyen bir babadan öksüz yetiştiren
Dudaklarda titreyen bir gülümseyiş
Soluksuz bir sevinç, yükselen bir korkudur yaşam.
Kutsal bir dokuma tezgâhı, tıkır tıkır işleyen
Erguvan ve esmere çalan çürük iplik
Ustası tanrı sayılan, tanrısı bir türlü bulunmayan
En bilinmeyenli tek denklemdir yaşam…
Yoğrulmamış sonsuzluğu ellerinde tutan
Ayak basılmamış kırlarda sadece kendi dolaşan
Azalmayan, çoğalmayan hep kendisi kalan
Ruhumuzu hükmeden, aklımızın onurunu çelen
Biz gölge kölelerin asli sahibi diye bilinen
Varlığı ruhlar tarafından korkuyla kabul edilen
Aklımızın suretsiz düşmanı tanrıdır aslında yaşam…
Gecenin gözlerinde uyuyan gölge
Yüzü sessiz, sessizliği korkunç bir tanrıdır ölüm.
Korkunçtur kendisi de, kendisi zannedilen insan sureti de,
Yüzüne giz sürendir, gizi akıl ile defedendir
Ve en korkunç yaratıcısıdır aklımızın ölüm.
İnsan denen gemsiz yıldız tarafından korkuyla sevilen
Tekliğe bilenen, tekliği bir türlü bilinmeyen
Çoğulu, insan aklını dehşete düşüren
Baki gelen baki kalan tanrıdır ölüm…
Varlığıyla korkunç bir yaşam,
Yokluğuyla mükemmel bir hiç kimsesizliktir,
Tanrının ismiyle ölüm…
Ve tanrı en bilinen haliyle çekilmez bir yaşam
Ve tanrı en bilinmeyen haliyle solgun cesette bir ölüm
Ve ölüm ve yaşam…
Sağır sonsuzluğun kulakları ama duymayan ama duyulmayan…
Ve ölüm ve yaşam
Tanrının adıyla çekimlenemeyen anlam
Kronik bir fahişe,
Cennet adıyla satılan bir aptalca zaman,
Ve zaman ölümdür aslında
Ve ölüm tanrı yüzünden anlamı keşfedilememiş bir yaşam…
Ve ölüm ve yaşam…
Ercan YAVUZER
MURDİYE\WAN
Ercan YavuzerKayıt Tarihi : 19.4.2011 14:37:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Ercan Yavuzer](https://www.antoloji.com/i/siir/2011/04/19/yasam-ve-olume-dair-2.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!