(Karanlığı aydınlık diye kendime yastık yaptım. Aydınlık mı o eski bir oyun cebimin içinde sakladığım... Düşlerim mi efendisini yitirmiş aç susuz bir mahkum gibi...Sormayın kimim neyim bende kalplerde söylenmek istenen bir besteyim... Güftemi kalp kapakçıklarının altında kurcalanmamış duygularımdan almaktayım...Çözülmesi imkansız bir nehirdeyim... Aşk mı, nefret mi, intihar mı sormayın ne hallerdeyim... Belkide hayalleri çalınmış bir nağmeyim...her duygumdan daha derinlerdeyim...Kurşuni bir matemdeyim... Hasrete hasretlerdeyim... Bilirim ufuksuz gökyüzü ufkumu kapatsa da yüreğimle engelleri sökeceğim... Sevdiceğim bir gün beni anarsan arama nerelerdeyim... Ben bende değilim meçhullerdeyim. Her sözün içinde binlerce hayallerdeyim...Beni bensiz bırakan o masum gözlerinin içinde kafeslerdeyim... Ben öyle bir yerdeyim ki öyle umulmaz bir yerdeyim ki yokluğun atıl durumundan varlığın bukağısıyla yaşayan biçareyim... Gün karanlık, gece karanlık, kalp karanlık sorma ne hallerdeyim...Beni bende mahkum bırakan hayallerdeyim... Gülüşünün aydınlığının çiçeklenişine rağmen ben bende değilim özlemlerdeyim...)
(Olumsuzluklar yürek direnişinde olumluya dönüşebilme nüvesini içinde taşır.)
Yürüyordu güneş, akıyordu su.
Büyüyordu hasret saplı yalnızlıklar.
Işığa hasret gecekonduydu kalbim.
Mutluluğa ulaşamayan bir mevsimdeydim.
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla