Yaşam özgürlüktür.
Arkadaşlık özgürlüklerin korunması temeline dayanmalıdır.
Çok da zordur hani.
İki özgür kartalın havada uçması yani.
Hadi kanatlarımız Elele tutuşsun dediğinizde uçamazsınız.
Kanatlarınız kırılır, soluğu yerde alır, akbabalara yem olursunuz.
Şimdi giydiğiniz elbiseye karışılır.
Yaptığınız makyaja.
Yediğiniz yemeğe.
Söylediğiniz söze.
Sonra ortak kişilikler oluşmaya başlar.
Yalnız kalmaktansa, kişiliği uydurma.
Ortak kültür de böyle oluşur aslında.
Ortak kültür sınırlanmış özgürlüklerin teminat altına alınmasıdır aslında.
Bak bu benden, ondan böyle şöyle davranmasını beklerim.
Ben ona kefilim.
Benim sözümden çıkmaz.
Ben ne diyorsam ona uyar.
…
Uymasa.
…
O zaman hafiften ağıra doğru kıyamet belirtileri başlar.
Ufak tefek kırgınlıklardan, kavgalara, ihanetlere, savaşlara.
Çatışmalar.
Nasıl benim inandığım bu arkadaş ihanet edebilir.
Nasıl.
Sen benim kurguladığım bir objeydin.
Ben sana hâkimdim.
Nasıl farklılaşabilirsin.
Nasıl ayrı düşünebilirsin.
…
Arkadaşlıklar özgürlükleri sınırlamamalıdır.
Bir topluluğun üyesi olmak da bireysel özgürlükleri kısıtlamamalıdır.
Özgürlük yıkıma dejenerasyona, ölüme savaşlara acılara yol açmadığı sürece bireyin en temel haklarının korunmasıdır.
…
Hiçbir bireyin cinsel tercihi ile uğraşmamalısınız.
Hiçbir bireyin doğuştan taşıdığı değiştirilemez, kendi elinde olmayan fiziksel özellikleri de koruma altına alınmıştır.
Başka insanların dinsel, siyasal, sosyal görüşlerini aşağılayamazsınız.
Bilimin insanlığın mutluluğu aydınlığı yolunda ilerlediği, henüz ne yazık ki birçok şeyin teori aşamasında kaldığı zamanda tabular yaratamazsınız.
Yarattığınız tabular ilerdeki gelecekte belki çürütülecektir.
Neden diye sormayacak mısınız kendinize bu tabu yüzünden insanlığın tarihi ölümlerle savaşlarla sınırlarla, duvarlarla dolu bir karanlık iken.
…
Özgürlüğe tanımlama getirmekte özgürlüğü sınırlamaktır.
…
Hadi arkadaşlar özgürlüğü anlatın diyelim.
…
En güzel özgürlüğü deliler, çocuklar, yaşlılar anlatır.
…
Beklentileri olanlar sınırları olanlar özgürlüğü anlatamaz.
…
Şimdi, Ankara’ya geç bir sonbahar gelmekte.
Sınırsızca dünyayı kirleten, çevreyi hiçe sayan, yeşili sevmeyen bazılarının tahribatı yanında doğayı dualarımla suluyorum artık.
Şimdi egzoz sarılı yapraklar var ayaklarımızın altında.
Yağ kokan yapraklar.
Nerde benim toprak kokan yapraklarım.
Poşetler ağaçlara asılı kalıyor.
Doğalla doğal olmayan arasında gidip geliyor ruhum.
Bu aralar çocukluğumu çok arıyorum.
…
Çöp adamlar doldurdu.
Ey insanlık sakla en güzel fotoğraflarını dünyanın.
Hayır.
En çirkin yanlarını da çek fotoğraflarını.
Onlara bile hasret kalabiliriz.
Kendini özgür sanan ama dünyayı sınırsızca sorumsuzca kirleten sahtekârların her zemini her zamanı istila ettiğini kuşattığını görüyoruz.
Artık reklamlarda özgürlük temaları altında istilayı görüyoruz.
Para zemini de zamanı da insanlığı da kirletiyor.
Sonra bırakıp buraları daha yeni yerler de heyecan arıyor.
Sonra.
Kirletemeyeceği yerler bulamayınca.
…
Kayıt Tarihi : 21.10.2009 00:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!