Son yıllarda, ehliyet ve araç alımı çok kolaylaştı ve bunun yanı sıra hız potansiyeli çok yüksek ve daha teknolojik donanımı olan otomobiller üretildi. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi bir de ne hikmetse; bizde trafik kuralları denince, çiğnemek boynumuzun borcuymuş, ya da çok marifetmiş gibi bir iç güdüyle, ihlal etme de birbirimizle yarışır olduk.
Bir benzinlikte okuduğum yazı hala aklıma geldikçe, iliğimi titretir. ‘Emniyet kemeri takmak, ömür boyu tekerlekli bir sandalyeye tabi yaşamaktan çok daha sıkıcı olamaz’ yazıyordu. Bu yazıyı okuduğumda araç kullanamadım bir an. Oturdum benzinlikteki bir kafeye, başladım kaza yaptığımda kendimin ve sevdiklerimin yaşayacaklarını düşünmeye. İster iseniz sizde bir an kapatıp gözlerinizi ve hayal edin. Bakalım kaç dakika dayanacak yüreğiniz o hayale? Çünkü bende emniyet kemerini sıkıcı bulanlardandım. O yazıyı okuduktan sonra emniyet kemerinin trafikte ki hayat sigortamız olduğunu, o kafede tam olarak idrak ettim.
Günümüz teknolojisinin yararı olduğu kadar zararı da oluyor trafikte bizlere. Öyle ki; bu araçlara binlerce Lira ödeyip hayatımızı kolaylaştırmasını beklerken, ölümü de bir o kadar satın alıyoruz. Bu araç çok seri, çok sağlam diyoruz. Ama bunun bir kul yapısı, hatta hepi topu bir liralık vidaya bağlı olduğunu unutuyoruz. Yani; trafikte bir liralık vidaya bağlı olarak hayatımız yaşıyoruz öyle mi? Bu ne cesaret, bu ne sorumsuzluk? Bizler için hayatımız hız yapma tutkusuyla ya da dikkatsiz araç kullanıp, hatalı sollamalar yapacak kadar ucuz olabilir belki ama, ya geride kalan-sevenlerimiz? Bizler ölüp yerimizi buluyoruz dünyada ki son adresimizde. Ama sevenlerimiz her gün ölüp ölüp diriliyor, koca dünyaya sığamıyorlar bizi kaybetmenin acısıyla.
Artık birbirimize iki yabancıyız.
Her ne kadar acı olsa, ne kadar güç olsa
Her şeyi evet, her şeyi unutmalıyız.
Her kederin tesellisi bulunur, üzülme.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta