Şafak sökmüş pencereyi örten iki perdenin arasından güneşin huzmesi sızmaya başlamıştı. Esma teyze her Salı sabahı olduğu gibi içinde hissettiği heyecanı en azından kocası iş için yola çıkana dek dışa vurmamaya çaba gösteriyor ne kadar davranışlarıyla belli etmesede gözleri sanki her an ağlayacakmış gibi parıldıyordu. Kocası Sefa amca ise bunun farkında olmasına rağmen bir şey söylemiyor yada sual etmiyordu. Çünkü Sefa amca Esma teyzenin onun haftanın bugünü artıdan mesaisi sebebiyle eve gelemediği için üzüldüğünü düşünüyor ve içinden ‘ah be Esma sende bir alışamadın gitti diye geçiriyordu’.
Sefa amca 44 yaşında olmasına karşın saçları emsallerine göre daha az ağarmış lakin gözlerinde çocuk sahibi olamamanın hüznünü taşıyan suskun fakat kendi kuşağına nazaran daha eski kafalı bir adamdı. Esma teyzenin hazırladıklarıyla kahvaltısını yaptıktan sonra ceketini askılıktan alıp gidiyorum bile demeden kapıyı açtığı gibi kapatıp 2. Kattan aşşağı inene dek ayak sesleri merdiven aralığında yankılana yankılana yitip alelacele yola çıktı.
Esma teyze öncelikle perdeleri açtıktan sonra sofrayı toplamak oradan akşamdan kalma bir kaç bulaşığını yıkamak sonrada yere dökülmüş ekmek kırıntılarını gırgırlamaya başlamak için işe koyuldu. Her Salı günü olduğu gibi bugünde yüreğinin korunu göreceği için sabırsızlanıyor ev işlerini bir an önce bitirip gerekirse erken gidipde bekleyeyim diye içleniyordu.
Aynı gün ay güneşe daha nöbetini teslim etmemişken 3 arkadaş kahvahanede oturmuş kedi ve köpekler hariç herkesin sokaklardan elini ve ayağını çektiği saatlerde biri hariç ikisi sık sık karşılıklı konuşuyorlardı;
-Esma karısının yaptığıda iş mi? insan olan Sefaya böyle bir vefasızlık yapar mı?
-Sorma kardeş sorma insan kurusu işte her bok beklenir böylesinden.
-Her Salı birisiyle buluşuyormuş öyle mi?
-He evet hani Sefa ekstra mesaiden işte kalıyor Çarşamba akşamına dek dönmüyor ya o da bundan yararlanıyor işte
-Sefaya söylesek mi acep? Sefa gibi adamda yıkılır duydumu böylesini
-Yıkılır haklısın viran olurda söylemek gerek zaruri bir vazifedir bu vaziyeti gün yüzü etmek
-Öyle hemde nerden baksan on yaş varmış arasında genç ile Esma’nın diyorlar ki el ele tutuşup göz göze oturuyorlarmış birlikte gördüklerinde
Bu noktada üçüncü adamda konuşmaya dahil olarak şöyle dedi;
-Hele biz bir duyduğumuzla hareket etmeyelim anlamadığımız bilmediğimizi sonuçlandırmayalım sonra doğurgan sonuç yüz kızartır*
-Ne yapalım o zaman Ensar kardeş sen söyle
-Gözümüzle görelim Esma hanımla konuşalım
-Nasıl yapacaz bunu kim yapacak
-Bugün Salı he mi? hele bir gün doğsun bekler peşinden bizde gideriz.
-Peşinden gidip ne yapacaz? onu kocasına bırakalım.
-Ya arkasından konuşmuycaz yada gidip şahit olacağız olup bitene
Kahvehane sahibi bunu söyleyince iki arkadaş hak verir gibi birbirlerine bakıp kafa salladıktan sonra dönüp ensara aynı anda;
-Ya kahve ne olacak diye sordular?
-Ne olacak bir günde kapalı kalsın deyip ardından sanki müşteri mi var diye kendi kendine sessiz pussuz içten bir şikayette bulundu.
*Kısır olmakla suçlanan bir gelinin hamile kalma olasılığını taşıdığını göz önünde bulundurmak...
Gün doğmuş Sefa amca üçlüyü görünce şaşkın şaşkın selam verip alelacele geçmişti.Üçlüden biri acayip acayip baktı anladı mı acep diye sordu ama diğeri hemen yok lan ne anlaması belli ki minübüsü yakalamaya çalışıyor işte acele ediyordu sende gördün deyip kapattı konuyu.
Tam üç buçuk saat beklediler Esma teyzeyi kapıdan tüm coşkusuyla çıkana dek bu üç buçuk saatte sanki konuşulacak başka bir şey yokmuş gibi birbirlerine karılarını övüp durdular. Ensarsa karıları nasır bunlarsa göbek çatlatıyor diye geçirdi içinden.
Esma teyzeyi görür görmez Ensar hemen;
-Bakın belli etmek yok gidip durakda yanında duracaz minübüste o nereye uzatırsa bizde oraya gidicez anlaşıldı mı? dedi
-Anlaşıldı. Dediler ikiside ve Esma teyzenin ardından durağa oradanda minübüse bindiler.
Bu sırada Esma teyze üçlüyü tanımış ama görmezden gelmişti.Haftanın bu en çok sevdiğim gününü karıncadan ondan bundan şüphelenip zehir etmemeliyim pazara çocuklara giyit almaya felan gelmişlerdir nasıl olsa son durakta kalabalık arasından sıvışır giderim diye düşündü içinden.İki arkadaşta Ensara itaat ediyor boş boş konuşmuyorlardı.
Son durağa geldiklerinde Ensar iki arkadaşın omuzlarından tuttu bırakın herkes insin dedi ve sonra diğer minübüslerden inen kalabalığın arasına daldılar boşluğa çıktıkları an pasajlı alt geçidi geçtikleri andı. Bir tarafta elbiseler bir tarafta baharatlar tatlılar dükkan dükkan ardında iki yönlü kalabalık itişip duruyor insan boğulacağını sanıyor diye düşündü Ensar attığında son adımını merdivenden yukarı ve kalabalıktan dışarı.
-Eee Esma hanım yok nasıl bulucaz şimdi onu?
-Bir cafe’de görmüşler demiştiniz onu dedi Ensar neydi adı?
-Toz cafe dedi öteki
-Peki orayı sorup bulucaz dedi Ensar oğlunu aradı ve yerini öğrendi
-Sahilden rıhtıma doğru yürüyecekmişiz spor tesislerin içindeymiş yani merkezden çıkmamız gerek
Hemen yola koyuldular ve yaklaşık 45 dakikalık bir dolambaçtan sonra tesisleri ve cafeyi buldular.Geldiklerinde Esma teyze cam kenarında oturmuş bekliyordu onu görür görmez hemen bir kaç adım geri çıktılar handiyse yarım saat sonra 28 yaşlarında bir genç geldi Esma teyzeyle bir birlerine sarılmış neredeyse beş dakika ayakta sanki adeta birbirlerini koklamışlardı. Üçlüden biri şunlara bak şunlara utanmazlar diye söyleniyordu. Birden elleri birbirlerine kenetli masanın iki ucuna çekilip karşılıklı oturdular. Üçlüden biri hala sesleniyordu öteki;
Peki Ensar şimdi ne halt edicez diye sordu?
Ensar içinden ulan ne diye böyle bir şeye giriştin senin kimin ki takip ediyorsun diye düşünüyordu ama bir cevap vermek zorundaydı sonuçta ve şöyle dedi;
-Bizde gidip içeride oturucağız belki adam tuvalete felan giderse Esma hanımla konuşuruz
-Kim konuşur diye çıkıştı hemen biri sonra ötekide katıldı ona ve birlikte kim kim diye tekrar etmeye başladılar
-Tamam ben konuşurum dedi sorun etmeyin nihayetinde benim fikrimdi gelmek içinden kendine sövdü yine sessiz pussuz...
Çekingen bir şekilde yan duvarlara tavana ve tabana baka baka girdiler içeri ve Esma teyzenin tam karşısında ki masaya oturdular birer çay söyledi ikisi Ensarsa çaydan bıkmış gibi bir bardak su istedi ve beklediler ki Esma teyzenin yanında ki adam gitsin...
Durumun farkında olan Esma teyze karşısında ki gence anlattı bu üçünü kim olduklarını nelere yol açabileceklerini çocuk kibarca ben konuşayım istersen diye önerdi fakat Esma Teyze gerek yok ben bir yolunu buldum sanırım dedi. Gence Ensarı tarif ederek içlerinde en akıllısının o olduğunu belki derdini ona anlatabileceğini söyledi.
-Onu bizim masaya çağırıp onu seninle tanıştırıp onunla konuşabilirim. İçlerinde dinlerse bir o dinler beni diğerleride onu dinler diye düşünüyorum.
-Peki dedi genç çağır o zaman konuşalım
-Tamam dedi Esma Teyze ayağa kalktı ve Ensarların yanına yürüdü
Ensar oturduğu yerden bir yukarı Esma teyzenin yüzüne birde sanki göğsünde bir şey varmışcasına çenesini gırtlağına dayıyarak aşşağı bakıyordu
-Merhaba Ensar diye seslendi Esma teyze
-Merhaba Esma hanım dedi Ensar geri
-Nasılsınız neler yapıyorsunuz
-Hiç geziyoruz öyle dedi Ensar gözlerini masaya mıhlamış arkadaşlarına bakarak
-Bir bizim masaya gelebilir misin diye sordu Esma teyze
-Ne gerek var ne güzel konuşuyoruz işte buyur sen otur istersen dedi aynı anda eliyle bir sandalye çekmeye çalışırken
-Seni yanımdaki kişiyle tanıştırcam kırma beni gel hem tanış hem biraz konuşmak istiyorum seninle
-Peki dedi Ensar izninizle arkadaşlar deyip utana utana katıldı masaya
-Bak bana Ensar sana bu söylediklerim aramızda kalacak diye başladı Esma teyze
-İstersen arkadaşlarına da söyle (gözleri yaşardı ansızın)
-Bu gencin adı ahmet kendi kendisi(Ensar utancından iyicene göğsüne gömülmüştü Esma teyzeyse hüngür hüngür ağlıyordu) kendisi benim kardeşim
-Kardeşin mi diye sordu Ensar afallamış
-Evet kardeşim ben işte onu böyle gizli gizli görmek zorundayım çünkü ailem Sefa’nın ailesi ile kavgalı ve Sefa görüşmemi katiyen yasakladı.
-Anladım dedi Ensar daha da mahcup
-İşte bende bu Salı günlerini fırsat bilip kardeşimle görüşüyorum ama Sefa duysun istemem çünkü onuda çok seviyorum
-Anlıyorum dedi yine Ensar izninizle ben arkadaşlarımın yanına ordanda mahalleye gitmek kahvehaneyi açmak zorundayım Ahmet’e dönerek sizinle tanıştığımada çok memnun oldum dedi ve kalkıp şu pişkinliğe bak şu pişkinliğe pişkinlik ki ne pişkinlik diye tekrarlayan ikilinin yanına gidip onları da kaldırdı.
Yolda onlara olup biteni söylediklerini anlattı. Pasaja girmeden önce ikiliden biri;
-Bu konu tamamda ya peki bu allahın bihaber olduğu yerde bunları kim görmüş ne arıyormuş orada diye sordu
Ensar yüksek sesle bağırarak
-Susun ulan susun artık ne kadar meraklısınız ağzınının çalıştığı kadar elinizde çalışsa zavallı karılarınız evi tek başına geçindirmek zorunda kalmazlardı onlar kocayınca kocakarı olur siz kocayamadığınızdan kocakarı olmazdınız.
Kayıt Tarihi : 2.11.2011 00:19:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!