18/07/2003 Afyonkarahisar/Sandıklı
İnanmam deme,
Yavaş yavaş inanacaksın her şeye.
İncinmem, üzülmem diyecek,
En çok sen üzüleceksin.
"Ağaç yaşken eğilir" diyeceksin,
Zorla dallarını bükecekler.
Yeri gelince en cesur sen olacak,
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir, hayatın getirdiği kaçınılmaz değişimler ve olgunlaşma sürecini çok etkileyici bir şekilde dile getiriyor. Şair, bir tür nasihat vererek, yaşam boyunca insanın kendi içindeki birçok zıtlıkla ve paradoksla yüzleşeceğini anlatıyor. Hayatın zorlukları, kırgınlıkları, vazgeçişleri ve öğrendikleriyle şekilleneceğini, insanın kendi sınırlarını aşacağını ve bazen inandığı şeylerin tam tersini yaşayacağını ifade ediyor.
Şair, insana özgü "asla yapmam" dediğimiz şeylerin bir gün başımıza geleceğini, önyargılarımızın zamanla kırılacağını, en büyük acıların ardından iyileşmeyi, en cesur adımların ardında korkuları öğrenmeyi ve beklemediğimiz anlarda bile değişimlere adapte olmayı öğreneceğimizi ifade ediyor. Şiirin her dizesinde hayatın ironik, değişken ve öğretici doğasına vurgu yapılıyor.
“Binmem dediğin gemilerin kaptanı olacak, / En zor fırtınalara yelken açacaksın.” satırları, aslında insanın kendi çizdiği sınırları aşarak, kendini beklemediği deneyimlere açması gerektiğini anlatıyor. Hayatın getirdiği tüm zorlukların, yaşanması gereken birer ders olduğunu ve bu derslerle kendimizi daha iyi tanıyacağımızı vurguluyor.
Ayrıca, insanın güvenme ve hayal kırıklığına uğrama döngüsü, en çok sevdiği kişileri kaybetme veya terk etme gibi deneyimlerle büyümesi gerektiği belirtiliyor. Sevgiye, aşka ve bağlanmaya dair verilen tavsiyeler de oldukça derin; şair, insana sevginin aslında bir tür öz bilgi olduğunu ve hayatın en derin anlamlarından birini oluşturduğunu hissettiriyor.
Sonunda, “Ve ‘sevmem’ deme hiçbir zaman, / Aşkı kendinde bulacak, / İliklerinde hissedeceksin. / Çok seveceksin!” dizeleriyle, insanın hayat yolculuğunda, ne kadar çok acı çekerse çeksin ya da değişim yaşarsa yaşasın, sevginin ve aşkın kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkacağını vurguluyor.
Özetle, bu şiir bir hayat manifestosu gibi. İnsan olmanın, kırılmanın, büyümenin, hayal kırıklıklarıyla başa çıkmanın ve her şeye rağmen sevebilmenin büyüklüğünü dile getiriyor. Şiir, insanın hayat yolculuğunda kendi benliğini keşfetme sürecini samimi ve içten bir dille anlatıyor.
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta