Deniz üzerinde uçuşan kanadın üzerinde olmak istedim
Martının gözlerinden denizi seyredeyim
Dalarken sulara yıldırım gibi, balıklara değeyim
Ama hani neredeydi balıklar
Ortada yoklar, sanki kaybolmuşlar
Rüzgârdan gelen fısıltılara müzik dedim
Güneşin nazlı bakışına yenildim
İnsanlar bakıyordu onlara selam verdim
Bir aşağı bir yukarı harmanladım gökyüzünü bitiremedim
Kalbimin orta yerinde ağır bir taş vardı
Sardı beni sarmaladı, sıtkım sıyrıldı
Bütün sevgileri yok etti, oturdu üzerine sanki Kafdağı
Acıdan su yaratmışlar, bal gibi, zehirden zehir ağı
Nice kalem kaşlı insanlar vardı, çatık yüzlü
Bir o yandan, bir bu yandan baktım ikiyüzlü
Masallar diyarından çıkıp gelmiş devler gibi
Hayallerimin önünde dikiliyorlar zebella gibi
Kara, siyah, beyaz, sarı renklere bulanmış insanlar
Derileri kavruk, albenili, bembeyaz, karabasanlar
Çatlamış dudaklardan süzülürken ezgiler, eğilir kulaklar
Sözler dillerden sallanır, çoğu, çatır, çatır, çatlaklar
Delinin hatıra defterine yazdığı kargacık burgacık anılar
Ömrün içinde dolaşır, elinde silah, dilinde aşk fısıldar
Derme çatma barakanın altında bir yılan
Oturmuş gölgeye, kıvrım, kıvrım kıvrılan
Bir tıslama almış yürümüş, karanlıktan
Aydınlığına yıldızlar olmuş, yalan üstüne yalan
Gökyüzü arsaları bedava diyorlarmış bilen var mı?
Kat, kat üstüne, katlanmış katlar, içinde olan var mı?
Bir rivayet dolaşır gökyüzünden yeryüzüne
Atı alan Üsküdar’ı geçmiş dikilmiş önüne
Yazıları yazan kalemler kırılmadan hâkim elinde
Bir silah patlar, alnının ortasına, dilinin gönlünde
Gez, göz, arpacık diyorlar vallahi yalan
Kaş, göz, burun, dudak, yanaktır insanı yakan
Bir kurşun değil, binlerce kurşun atan
Makineli tüfeklere yandan caka satan
Hele giyinmişse saçları en fiyakasından
Değme sözler yetmez, feri figandan
Düştüm okaliptüs yaprağının üzerine
Serseri bir koku girdi burnumdan içeriye
Nefesim daraldı, yürüdü ciğerlerime
Dikenleşen tüylerim düştü aşk peşine
Bir çocuk bağırıyor “gevrek” gevrek
Gülümseyen dişleri kirli, seyrek mi seyrek
Yüzünün çilleri vurmuş yanak üstüne
Burnunda bir sivilce gülüyor herkese
Ellerinin kirleriyle dokunurken simitlere
“Taze bunlar, fırından yeni çıktı” bağırıyor diye
Çok güldüm çok, çocukluğum geldi gözümün önüne
“ Dat, düt, dat, hadi be kardeşim yürüsene”
“ Bak hala bakıyor baygın baygın yüzüme”
“ Uyuma be kardeşim, uyan gel kendine”
Terbiyesizce dalıyorlar hayallerimin rüyalarımın içine
Sevdiğim çok bekledim, yarınım, yarınlarımsın diye
11.01.2011 - İzmir
Mehmet ÇobanKayıt Tarihi : 11.1.2011 02:24:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mehmet Çoban](https://www.antoloji.com/i/siir/2011/01/11/yarinim-7.jpg)
Ortada yoklar, sanki kaybolmuşlar '
Sankisi fazla canım ağabeyim, şükür balıklardan kurtulduk, denizlerimiz bize kaldı......
Teşekkürler, saygılar
kutlarım
namık cem
TÜM YORUMLAR (14)