Turuncuya çalan bir eylül
Haliç niye bu kadar nemrut bugün
Beni neden görmüyor insanlar
Ve şu limanda yürüyen uğultu
Yoksa benim için mi bu siyahlar
Bir İstanbul yalnızlığı etimin arasında sıkışıp kalan
Gavur Mehmet kadar hırçın çocukluğum
Seni götüren uçurtmaları vuruyorum
Irgat oluyorum sonrası,
Ağır geliyor omuzlarıma bu yük.
Bir misafirhane küllüğünde adımı unutuyorum
Güneş işçilerini düşünüyorum, ev yapan aşkları
Avuçlarıma düşüyor ateşi; dilimde harlanan küfürlerin
Bütün yoruluyorum, kızıla çalıyor dizlerim,
Tükensin diye belki nefesim, yokuşlara tırmanıyorum
İki kişilik bir yolda tek başına yürümekten daha korkunç
Yarını olmayacak bir günde, yarını beklemek
Ve acıtır en naif duyguları akrep sokması gibi
Güneşi olmayandan aydınlık dilemek…
Kızgın bir şarapnel tadı veriyor dudaklarıma
Üst üste içtiğim cigaram
Yine dertleniyor, yine arlanıyor göğsümün ortası
Gökyüzü inmiş yere, toprağın kokusu ayaklarıma sinmiş
Gözlerim yağmalanmış bir şehrin eksiksiz tuvali
Susmuyor susmayacak belli ki;
Kulaklarımı sağır eden bu sensizlik melodisi
Kayıt Tarihi : 7.4.2012 15:27:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!