Sana yazıyorum bu silinesi satırları,evin en soğuk odasında dizlerim titrerken…
Başlarken yarını yok diye başlamıştık hiçbir gün yarını olmadı sevdamızın.hep bir şeyleri bahane ettik içimizde akıp duran nehirlere set koymak adına.ne sen beni anlayabildin neden bu kadar değerli olduğun konusunda ne de ben seni anlayabildim bu kadar değersiz bıraktığın konusunda…
Elimden bir şey gelmezdi sen “gidiyorum Allahaısmarladık” dedikten sonra,buna rağmen çabaladım gitme dedim hata bu dedim…
Bana yakışmayan şiirler yazdım fersude kalsın bu aşk dedim en sonunda…fersude kalsın benim gibi..
Ne vakit güldü ki yüzüm?
Şimdi gülmesini beklemek ütüsüz giydiğin gömleğin yakasında kola aramak gibi saçmalık olurdu.
Beklemiyorum senden bir şey.sormuştu en yakının en uzağındaki olan ben’e…ne umuyorsam artık senden umarsızca bırakıyorum Kız Kulesi açıklarından denize…
Biliyorum kolay olmayacak; Haziran geceleri gibi sıcak değil bu kez.ellerimden teri sızmayacak yorgun düşen aşkımızın.sırtındaki kamburla yolunu çizecek bir hayat bekliyor beni farkındayım…
En çilelisinden bir sabaha uyanacağım yarın.senle yollarımı ayırmışlığımı ilk ve son kez kabullenip adını yazdığım kalbimi tozlu raflara mıhlayacağım sızlayan hücrelerime inat!
Bu kez dönüşü yok…
Kocaman kar yağsaydı belki kapımda bulsaydım seni elinde bir demet çiçekle sanmıyorum yine de….
Artık gözlerinin içine ıslak kirpiklerimle bakıp olmayacak yapamıyoruz diyebilirim.o cesaretim var.var olmasına var da ya sen? Sen duyacak kadar sevdasız mısın bana?
Bu noktaya gelmemeliydik…bu noktaya getirmemeliydi seni o çok sevdiğin dostun!
Sana sahip çıkmalıydı.ve sen içinde ki sevdaya her şeyden çok sarılmalıydın…
Beni böyle bir başıma koyvermemeliydin…
Kırgın mıyım? Öyle mi anlaşılıyor?
Doğrudur..çünkü daha dün Dolmabahçe’den geçti yolum,
beni beklediğin saat kulesine lanetler okudum sensiz anlamı yok diye!
Doğrudur..çünkü daha dün Çamlıca’da kağıt helva satan amcayı gördüm seni sormadı bana ben de yüzüne tükürmemek için kendimi zor tuttum…
Doğrudur…çünkü beylerbeyinde uyandığım sabahın kokusu geldi burnuma yine ve ben bu kez beni terk ettiğin için canımın çok acıdığını söyleyemeyecek kadar çaresizim!
Şimdi ben elimde bir dolu yumurta hangi duvara fırlatmalıyım öfkemi? Ve sen nasıl bir surette hatırlamalısın yıllar sonra süt kokan tenimi? Hani için titreyerek baktığın masum yüzümü kızaran yanaklarımı iki göğsümün arasından sızan sevdayı görmemen için gözlerine süremediğim gözlerimi sen nasıl hatırlamalısın?
……………………………
Hepsini her şeyi bir kenara bıraktım beyazlara sarıp kırmızı kurdelelerle bağladım.sen benim çeyizimsin sen benim ruyam sen benim bildiğim ne varsa bana ait; her şeyim…
Gittin..giderken
Yarım kaldı sevincim kursağımda
hücrelerim sızlıyor biliyorsun,
süreği olur…
vehmediyorsun
gittin…..
sözüm değil,
sukutum değil,
YARIM KALAN BENDİM ASLINDA…
Kayıt Tarihi : 13.4.2008 17:48:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
bu yazı ve yazının sonundaki şiir H.Y. tarafından istenmiş olup isim hakkı kendisine aittir
![Esra Aksu](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/04/13/yarim-kalan-bendim-aslinda.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!