Bu gece,
Istanbulum
Gel sarıl ruhuma efkarın yatışsın
özlemim dinsin.
Sancılısın bu gece sende benim gibi
Gel
gir odama
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
## Yarım İstanbul: Faruk Atıcı'nın Kaleminden Bir Şehir ve Aşk Öyküsü
Faruk Atıcı, şiirlerinde bireysel duyguları mekân ve zamanla iç içe geçirerek okuyucuya zengin bir deneyim sunar. "Yarım İstanbul" şiiri de, şairin İstanbul'a olan özlemini ve aşkını, şehrin tarihi ve kültürel dokusuyla harmanlayarak anlatır.
**İstanbul'a Özlem:**
Şiir, "Bu gece, / İstanbul'um / Gel sarıl ruhuma efkarın yatışsın / özlemim dinsin" dizeleriyle başlar. Şair, İstanbul'u bir dost, bir sevgili gibi çağırır, ona olan özlemini ve hasretini dile getirir. Şehrin ruhuyla bütünleşmek, onunla dertleşmek ve teselli bulmak ister.
**Şehrin Acısı:**
"Sancılısın bu gece sende benim gibi" dizesi, İstanbul'un da şair gibi bir acı ve hüzün içinde olduğunu ifade eder. Bu, belki de şehrin tarih boyunca yaşadığı zorluklara, değişimlere ve kayıplara işaret eder. Şair, kendi acısını şehrin acısıyla özdeşleştirerek bir bağ kurar.
**Vuslat ve Umut:**
"Gel / gir odama / demleyelim dertleri / vuslata içelim" dizeleri, şairin İstanbul'la buluşma ve dertleşme arzusunu ifade eder. "Vuslat" kelimesi, sadece şairin şehre kavuşmasını değil, aynı zamanda aşkın ve umudun da yeşermesini simgeler.
**Zamanın Akışı ve Değişim:**
"Yarınları sırtları ile getirir martılar / Güneş gözleri çekip alır denizlere" dizeleri, zamanın akışını ve değişimin kaçınılmazlığını vurgular. İstanbul, her gün yeni bir güne uyanır, yeni umutlar ve yeni zorluklarla karşılaşır.
**İstanbul'un İzleri:**
"Durupta kal İstanbul! / Gösterdiğim bu izlere / Arayıp da bulamazsan beni / Gurupta kal İstanbul..." dizeleri, şairin İstanbul'da bıraktığı izlere, anılara ve duygulara işaret eder. Şair, şehrin onu hatırlamasını, izlerini takip ederek kendisini bulmasını ister.
**Sezgi ve Kader:**
"Sezgilerimiz karışıyor kanıma / damarlarımdan mı? / hayır! / Bir duy gövdemizden akışını takvimin" dizeleri, şairin İstanbul'la arasında mistik bir bağ olduğunu, kaderlerinin birbiriyle bağlantılı olduğunu hissettiğini ifade eder.
**Yarım İstanbul:**
Şiirin son dizesi, "Yarım İstanbul", birçok farklı anlama gelebilir. Bu, şairin İstanbul'u tam olarak yaşayamadığı, özlemini gideremediği hissini ifade edebilir. Aynı zamanda, İstanbul'un da şair gibi yarım, eksik ve tamamlanmamış olduğunu simgeleyebilir. Belki de şair, İstanbul'u gerçek aşkıyla tamamlayacağına inanmaktadır.
**Politik ve Tarihsel Yansımalar:**
Şiirde İstanbul'un tarihi ve kültürel zenginliği, "vuslat" ve "izler" gibi imgelerle vurgulanır. Şehrin "sancılı" olması, geçmişte yaşadığı zorluklara ve siyasi olaylara gönderme yapabilir. Şairin İstanbul'a olan özlemi, aynı zamanda vatan sevgisi ve aidiyet duygusu olarak da yorumlanabilir.
**Üslup ve Biçim:**
Şiir, serbest ölçü ve uyak kullanır. Kısa dizeler, tekrarlar ve günlük konuşma diline yakın bir üslup, şiirin samimiyetini ve içtenliğini artırır. "Efkar", "vuslat", "martılar", "güneş", "deniz", "izler", "kan", "takvim" gibi imgeler, şiire zenginlik ve derinlik katar.
**Benzerlikler ve Edebi Akımlar:**
Şiir, İstanbul'u konu alması ve şehre duyulan aşkı dile getirmesiyle, Yahya Kemal Beyatlı'nın "Sessiz Gemi" gibi şiirleriyle benzerlikler taşır. Ayrıca, Cahit Sıtkı Tarancı'nın "Otuz Beş Yaş" şiirindeki gibi, zamanın akışı ve özlem temaları da bu şiirde işlenir.
**Sonuç:**
Faruk Atıcı'nın "Yarım İstanbul" şiiri, şairin İstanbul'a olan özlemini, aşkını ve şehrin tarihi dokusuyla kurduğu bağı etkileyici bir şekilde dile getirir. Şiir, hem bireysel duyguları hem de şehrin ruhunu yansıtan, özgün ve dokunaklı bir eserdir.
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta