Kalemimden dökülenler yüreğimin sesiydi. Doğmadan infazı verilen bebeğin parça parça alınan organları gibi döküldüm. Her bir harf neşterin ucunda sallanıyordu.
Kızıl renkli sonbaharın düşlerinde uyandı, düşen her yaprak gibi yağmurlarla toprağa karışmayı bekliyordu. Amacı ya yok olmak ya da yenibaharlarla hayata dönmekti. Yok olmayı düşledin hep, kimsesizliğin kollarında esintinin götürdüğü yere gitmek, yada fırtınanın nefesinde uzak diyarlara yolculuk etmekti.
Alışkanlıklar bırakılabilir miydi?
Gidebilir miydi bağlandığı kökler?
Ayrılık vagonlarından el sallayabilir miydi yaşanmışlıklarına?
Kara gözlüm bu ayrılık yetişir,
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,
Devamını Oku
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,