Yarenda Şiiri - Ahmet Aktaş

Ahmet Aktaş
103

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Yarenda

1
pencerem karanlığa bakıyor yarenda
gözlerim gecenin sıfırında
hasarlı yolların sırtındaki
ağır yağmuru taşıyor
yarenda
artık yokluğuna dayanamıyorum

2
senden uzak duramam
Yakar, yakının ateş yarenda
bilmiyorum neden
kararı yok içimde
varlığının da varsızlığının da
bilmiyorum neden
zalim ayna hep kaş çatıyor karşımda

3
ben yarenda dediğimde
anı sabah sanır çocuklar
aydınlığın peşine düşüp
karanlıktan kaçar yarasalar

ben yarenda dediğimde
aşık olmayı öğrenir
Aşık Veyselden aşıklar
bilmiyorum niye
bu kadar düşkünüm sana

4
hayat seni görmem için yeniler kendini
ölüme varmadan ordayım yarenda

boşuna yürümüyorom bu yolları
bunca geçmiş yıllar boşuna değil
geçecek yıllar da öyle yarenda

hayat seni görmem için yeniler kendini
ölüme varmadan ordayım yarenda

5
eğer çizebilseydim ilkin yüzünü çizerdim
örtünmüş başının altındaki koca gözlerini...
sonra dalar dalar saatlerce bakardım
ama öyle değil
insan isteyince olmuyor yarenda
6
ben bir daha sensizliği seçmeyeceğim
uzak kurmayacağım penceremi aydınlıktan
hatta sana gelen bütün yollara bakacağım
hani ben gelemiyorum ya
olur ki sen gelirsin diye
gelen geçen herkesi sana benzeteceğim
hani ben gelemiyorum ya
olur ki...
zaten sen de gelemiyorsun

ay yeni güneş kör
delip deşilmiş perdesini çekiyor evren
tepemde yüzünü gösteriyor kararan gök yüzü
ya ben kör mü olayım
görmeyeyim mi hiçbir şeyi
gözlerimi açtığımda
her şey senden ibaretleşiyor
ya ben kör mü olayım
görmeyeyim mi hiçbir şeyi

yarenda
herkesin avazında ismin
kahkahayla söylüyorlar
kahır işitiyor kulağım
yarenda
her şey senden oluyor
hiçbir şey olan şey
seninle her şey oluyor
çok şey olan şey
yalnızca
senden ibaretleşiyor

7
sana benziyor bütün örtünmüşler
illa sana benzemeye çalışıyorlar
ya ben ne yapayım kör mü olayım
......................................................
.............................................
...........................................

karanlığa bakan penceremde
kar-ı eritiyorum bakışlarımla
ya ben ne yapayım yarenda
sen yoksun ya
gözlerim müebbet aya
bedenim tutuklu ranzaya
aşsız kumanyaya
ya ben ne yapayım yarenda
ah! ile işlenir sözcükler dağarcığımda
bu yokluk senden kalma koca bir yara

8
tadı yok alnım karası bir bardak kaçak çayın
sanki tuzun ruhunu döküyorsun ciğerlerime
ruhuma rahat vermiyor varsızlığın
işte yine yokluğunu çekiyorum yarenda

sen ordasın ama ben orda
ben van revandayım ama sen burda
zihnim senda sen dünyada
perişan oldum
yokluğunu çekiyorum yarenda

gülüşü benziyor bir çocuğun gülüşüne
bir babanın şevkatli avuçlarında yüzün
annem gibi sarıyor merhametli hayalin ruhumu
dostum gibi düşlerimde beni yalnız bırakmıyorsun

yokluğunu çekiyorum yarenda

9
Çöktü şen halim
Ufkun ufuksuzluğundan yuvarlandım sanki yarenda
Cüssen sesin ve sana dair hiçbir şey kalmadı
Kalmadı sıcak yatağımda düşsel rüyalarım
Öldüler birer birer aşkına şımarttığım çocuklarım
Şarkılarımın ezgisi hezimet tonunda bir beste
Yarenda artık yokluğuna daha da yuvarlanıyorum

Çöktü belim
Haliyle ağır geldi ay ışığının yansıması
Gecede bir yalnızlık aydınlığı sokuldu
Daha kirasını bile ödemediğim evin penceresine
Kalbimin altında bir ağrı
—sanırım bu midem -
Dışarıda kar karga sesi
Çöken karanlıkla çalı kuşları çoktan uçup gitti

Çöktün içimden yarenda
Şimdi nefesimde bir uzak gurbet türküsü
Sigaramı yaktıktan sonra
Dudağımın arasında dişlerimle çiğnediğim kibrit çöpü
Hani yokluğuna dayanamıyordum ya
Ya yarenda
Hala da dayanamıyorum

Çöktü ağaçların üstüne kar
Baktığında sanırsın ağaçların meyvesi kar
Dağlar kar hem de sınırsız
Nöbet tutuyor askerler elbiseleri kar
Dilenci gelen geçen ne verirse içinden diyor kar

Dışarıda kar karga sesi
İki yıl önce eylül şimdi aralık
Galiba arayı çok uzattık

10
Yarenda
Sen gel en iyisi vazgeç benden
Uzak kur pencereni kuyu karanlığımdan
Bak delip deşilmiş perdesini çekiyor evren
Hadi çık dışarıya ve ver yüzünü güneşe
Gün eşen gözlerimden geç olmadan vazgeç

Karanlıktır her anım
Hadi bilemedin en fazla gri
Servetim eski bir dosyada zorla okunan şiirler
Ve soyut bir düş saltanatıdır
Ya sen gel en iyisi
Güneşen gözlerimden geç olmadan vazgeç

Dili kördür aydınlık söz görünümlerimin
Karanlık aydınlığımdır
Hep sıkıntılı anlarımla dönerim dünyayla
Yarenda
Derindir sızılarım incedir belin
Bak yüküm gri ve karanlıktır
Hamallık mı yapacaksın benimle
Yok yok ya sen gel en iyisi
Güneşen gözlerimden geç olmadan vazgeç

Her ayrılığın ardından gözlerimle könüşür dilim
Duygularımın zevahiri sedece bakışlarımdır
Bak, horlar her ayaküstü rüyalarımda kara basanlar
Azrail bu gün
yarınki gün
yada öteki gün can alıcıdır

11
Gör-üşürüz bergüzar sayfalarda

yine asetonu alevlenecek sevdanın
yine damlalar ağlayacak
ahşaptan ayrılığı anladığı an
yalnız/göz değil
gör
tavandan damlayan damlalar da
ağlayacak

gör-üşürüz bergüzar sayfalarda
her aksülamelin aksi sevda
bu ne kabullenmemişliktir
Yarenda
badiren herlahza boynumda

12
uyku mu uyunur şimdi
esiriyken ben bu sessiz gecenin
puhu/puslu penceremin yakasında
Yarenda
kuğu mu uçar şimdi
kahkahaya çalıyorken çirkin kargaların sesi

13
yine asetonu alevlendi sevdanın
yine damlalar ağladı Yarenda
açıldı saçların
bir tel görümlülüğüne
bütünlüğümü katledebileceğim saçların
Yarenda
yüzümü suskunluğa döndürdün

14
Düş bürüyorum Yarenda
Ayıklığımda tuz serpilmemiş yollara
Düşüyorum
Elimin çocuklarının ellerinden düşen mendilleri kaldırıp
Göz yaşlarımı siliyorum

Varlığını birtirlü ayıramadığım alemi arıyorum Yarenda
Hiçbir seferde hükmedemiyorum da
Ama hep kendimi yeniyorum
Öyle bir halde/darmadağın/perişan
Hep kendime yetiyorum

Bari bağlasalar ayağımı
Görmese gözlerim seni
Sesin sinmese kulak tenime
Belki bozulurdu bu buz yalnızlığım
Teselli olurdum belki
15
Bir gidiş özlemi sardı ki beni
Sanırım duramam artık buralarda
Gülmek ağlamaktan zor da
Olsun, bu sefer zora yeltenirim
Önüm karanlık yollar olsa da

Bir gidiş özlemi sardı ki beni
Sanırım duramam artık buralarda
Çürüdü ruhum/çürüdü ten ve toprak arasında
Kurudu nefesim/ağlamsız göğüm hüzünlenmez oldu
Ah bir gidiş özlemi sardı ki beni
Sanırım duramam artık Yarenda

Benim için her şey bitti
İtiraf sağanağı çanları çınladığında kulaklarımda
Ya yarenda/bu gidişin dönüşü belki varır asra
Ama buğday grisi tenine dönmek asla
Hem döndükten sonra nasıl bakarım yüzüme aynada
Hem hangi sıkıntımın başlangıcında
Benim için örer ak karanlığını göğün alnı

Yarenda
Gururum ince telli hislerimin üzerinden geçiveriyor her lahza
Korkuyorum rutin dönüşleriyle çıldırmış bu şehrin rüzgârlarından
Korkuyorum ya yüzümde seni taşımadığımı anlarsa diye birileri
Ya bağlasalar bütün gidişlerimi ayaklarımdan
Ya Yarenda seni terk ediyorum sevdiğim için
Ama kalırsam
Gam kalır
Keder kalır
Kalır da kalır her şey
Bu diyarda kaldığım için bana

Hem kalırsam başımı nasıl dik tutarım
Bu cehennem zakkumu geri kafalıların arasında
Eğer şimdi hayatımda -nem- varsa
Bir boyun bükme edasıyla
Tan teli kırılmadan
Kalmam
Kalamam
Kalmamam da lazım
Buralarda

2007

16
içimde yüreksiz bir şair telaşı başlar
hep eski sözcüklerin arasına saklanarak
korkarak
canı hep dişine takılı bir şekilde
varsızlığını yokluk saksısında gözyaşlarıyla
besleyerek
ağlayarak,ahlayarak...ah

canım dişime takılı yarenda
bu bahtsız anımda bahar güzden farksız
bir kere gözünden düşmüşüm ya
kalem hüzne bulanmış ya
artık tomurcuklarda patlasa neye yarar

17
yaşamak ne kadar basit
ne kadar aşağılık bir şey sevmek senin için

kadim düşlerimi dişlerim gibi acımasızca kırdın
hem adım gibi biliyorum gazaba koşar adım gibi
yürüyen insanlar arasında bıraktığını beni

yarenda
dışımda hayat bahar akarken bu bahar
Zehir-içimi zamana bıraktın
cehenneme müstahak gövdemi

18
gamsızlık tacını takasın
öldüresin/bırakasın diye mi
iki bin yüz doksan gün bekledim seni
yarenda
hüsran oku saplanmış zaten bağrıma
bu bağırışlarım sen okuyasın diye değil
şu an yazmam gerektiği için yazıyorum

19
bu sonbahar taze umutsuzluk kokuyor
ve hala pencereden içime sızıyor kötü karanlık
karşı duvarları göremiyorum
sıvasız, gündüzleri çamur renginde görünen
o cansız duvarları
içinde cansız yaşayan insanları ve seni
bedenini ve beni terk ettiğinden beri hatta seni yarenda
artık eskisi gibi kimse de dinlemiyor beni senin gibi
aldılar işte
ölüm meleğinin yerine
seni benden
aldılar işte
kötü insanlar
20
çoktandır yazmak istediğim bir şiire engel oluyorsun
a yine buradasın yanımdasın yarenda
pencereden görünen sıvasız çamurlu duvarda
sanal sokağına bakan küçük pencereden
yüzünü taşıyan bir örtünmüş geçiyor
buğday grisi ve altınsı bir yansımayla sana benziyor
sana benziyor ama
yanmışlığın ve örtünmüşsüzlüğün dışında
sana benziyor hiç kimse
hiç kimse hiçbir sebeple artık senden bahsetmiyor

dur bırak artık kendinden bahsettirmeyi
şu köşe başında ayakkabı boyayan
iranlının bedenine teneffüs eden soğukla irkildim
parke taşlarını demet demet kucağında taşıyan
tek gözlü, diğer gözüne mil çekilmiş gibi
alın terini omuzlarıyla silen çocuk kadar yoruldum
şu karşı pencerede görünen biri sarışın diğeri esmer
yerli yersiz bulaşık yıkamaları kadar gereksizleştim artık
yeter...

21
insanlar geçiyor
birer birer
ikişer ikişer
yığın yığın
darma dağın kalabalıkları
nasıl da işgal ediyorlar
bir ben geçiyorum Allah’ın[cc]yalnızlığından
elimde Varol'un ''adı yok gibi’ ‘şiiri
-('dokunuşlardan bunalan bir fahişe gibi
bırakıp gittin beni')
yalnızlığın adı yok yarenda

22
şimdi uyuyacağım sen gelene kadar
kimse çağırmasın beni…

şimdi bir başka sen
çıkar gelir mi kendiliğinden bana
sesi gözü yüzü sen
bir başkası var mı ki daha

aktın yine sabit bir yatakta duramayan
temel güdülerince göçe kalkışan kanatlılar gibi
yaktın yine...

23
çekilecek bütün sancılarca
kendini doğurmak üzereyken yine yokluğun
hiç dinmeyen bir diken yağmuru gibi
acı acı damlıyorsun beynime

kala kala
geçmişten kalan bir sağınak
geleceğe dair kısırlık, yalan
ve içimde kala kala
bir yerleri hep ağrıyan bir adam...

24
kala kala donuk yüzsüz bir renk kaldı
toprakta diz kapaklarım
dilimde intizara dair
bir eski zaman şarkısı
herkesin avazında yalan
sen yalan olamazsın...

25
keskin bir şeyler diyorum
kesse şu gözlerimdeki ağlamayı
burnundaki gökkuşağını
ve bir eski film şeridi gibi
siyah-beyaz hatırladığım
.............gök-yüzünü.......
bir yıldırım çizse bir gri bulut örtse
eteğinin parmak uclarını örttüğü gibi
.............gök-yüzünü........
görmesem hatırlamasam artık
hiç özlemesem
ama gönül bu uslanmaz
bıkmaz feryadına köpek narası desen de
illa sana sürüklenir
kazıklarını kayalara çaktığım
içimdeki Eyyüp köşesinde
sabırsızlığıyla bekleyen adam...

26
bitmiyor ve dinmiyor ağrılarım
herkesin avazında şerbet misali yalan
bari sen etme
......................ve deme
............................ çünkü inanamam
senin bir başkasını sevdiğini
27
geldin mi nihayet
dişlerini söküp ayrılığın
cana sarılmış bu dikenleri
ellerinle sıyırıp asırların ötesinden
dönülmez yollara ayaklarını katıp
geldin mi

bildin mi acının kırmızımsı tonunu
taşınmazlığını hasret yükünün bir ömür boyu
bitirdin mi yare acı çektiren yaren oyununu

bildin mi
denizlerin gözyaşlarıyla kabarmayacağını
tuzlanmayacağını /sahi bildin mi
geldin mi daha da gitmeyecek misin

28
kış günü cehennem sıkılganlığında
bir yok kelimesini duymak için
gözümü dikmişim sabaha
sanki Malikten yok kelimesini duymak için
bin yıl ateşte bekleyen azaplılar gibi
bir yok kelimesini duymak için
çaresizce bekliyorum yarenda

29
nasıl bir sancı var böyle
sinede kalp param parça yarenda
aşk dedikleri nasıl acı bir şey
nefesimi yıpratır söyleyemem
30
kaçıncı gidişin dönüşü bu
kaçıncı kalışın
gün ağırmadan bu gidişin

yarenda
kahır mı büyütüyorsun
içimde evlat niyetine
sancı mıdır katık ettiğin aşıma
yeter artık susuyorum
nefesim yıpranıyor sözcüklerin gazabında

Ahmet Aktaş
Kayıt Tarihi : 12.7.2024 10:11:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!