Yaratılış hikmeti ve Hakka erişme

Allahu Teala, cemâlinin nurundan ilk önce ona nur kattı,
Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem nurunu yarattı.

Allah,Peygamber ruhundan diğer tüm ruhları yarattı,
Yüce Allah sonra Kalem’i ,Aklı ve cümle sırları yarattı.

Bunlardan tek şey murat edilir,o da gönül çiçeği,
Hakikat-i Muhammediye yani Muhammed gerçeği.

Durum böyle olunca,ona adlar takıldı,nur dendi,
Hakkın celâl sıfatıyla karanlıklara nurdan ışık indi.

Bunu insanlara; Kuran-ı Kerimde Hak haber verdi:
Hak tarafından size her şeyi açık anlatan kitap geldi.

Önce Akıl dendi,çünkü her şeyi idrak ederdi,
Kalem dendi,çünkü ilim onunla yayılıp giderdi.

Ruh-u Muhammedî, olanların özü yani gönül faslıdır,
Bu öz ile hayat iki cihanda kainatın öncesi ve aslıdır.

Bunu Peygamber Efendimiz bize şöyle söylemektedir:
“Ben Allah’tanım, müminler de bendendir”demektedir.

Peygamberimiz buyurmuş “Şeriat bir ağaç gövdesidir,
Tarikat onun dalı,marifet yaprağı,hakikatse meyvesidir.

Kur’an’a gelince, tevil bakımından Hakkı kelam olur,
Gerekse tefsir bakımından ilimlerin hepsini içine alır.

Tefsir avam için,tevilse havas kullara özgü bir rıfattır,
Bize gelen,zahir ve bâtın ile, şeriat yolu ve marifettir.

Yüce Hak,şeriat ile dış dünyamızın düzenini emreder,
Marifet ile de hayatta iç dünyamızın düzenini emreder.

Her ikisinden hakikat doğar buna misal verebiliriz,
Bir ağaçla yaprağın durumunu örnek getirebiliriz.

Sonra meyve oluşur,ayet olmadan ulaşamazlar:
“İki deniz yürür aralarında berzah vardır,aşamazlar.

İki mânâ bir alınmalıdır,zahirî bilgiyle varlık görülemez,
Hakikat elde edilmez,gönülde esas hedefe varılamaz.

İbadetin için, şeriat ve marifetin ikisi birden gereklidir,
İnsan,önce şer’i bilgilere muhtaçtır,bu birbirine eklidir.

İlimle,sıfatlar Aleminde Hak zatına ait bilgi elde edilir,
Bundan sonra Hakka ibadet ile,bâtın ilmine sıra gelir.

Bu ilimle marifet âleminde irfan ile gönül huzur bulur,
Marifet,nefsin perdesini kalp aynasından açmakla olur.

O zaman Hak cemâlinin hazinesi gözükmeye başlar,
Kalp sırrının özünde gözükür,gönül kötü olanı dışlar.

İrfan sahibi olmak, iki şekilde anlatılır,bir sırrı bilmek,
Hakkın zatına,öbürü sıfatına karşı irfan sahibi olmak.

Hak sıfatına karşı arif olmada,cismin alacağı hız vardır,
Onun zatına karşı irfan ile ruhun alacağı bir haz vardır.

Peygamber şöyle der;Zikirlerin en değerlisi,Allah'tır,
Ben ve öteki peygamberlerin yaptığı,Lâ ilâhe illallah’tır.

Zikir dilden olur,buradan nefse geçen Hak sözler,
Sonra Kalp, Ruh, Sır, Hafi ve Ahfa çizgisini izler.

Dildeki zikir,kalpten olana benzer,bu bir nimettir,
Dilden zikirde, Allah kalben unutulmamış demektir.

Nefsten,yapılan zikirde, harf olmaz,hiç ses işitilmez,
İçten bir duygu ile olur,bunu zikir yapmayanlar bilmez.

Kalbin zikri,celâl sıfatının Hak tecellisini duymaktır,
Ruhtaki zikrde cemâl sıfatının tecellisine uymaktır.

Sır âleminden yapılan zikir, ilâhi sırlara götürür,
Gizli zikir,Hakkın katında,doğruluk otağına getirir.

Ahadiyet parlayan nurları insanları kamilen geliştirir,
Gizlinin Gizlisi,o da Hakke’l Yakîn makamına eriştirir.

Hafiyü’l Ahfa denen halden,sadece Hakkın haberi olur,
Ayette şöyle der: “Sırrı ve en gizliyi muhakkak O bilir.”

Anlatılan zikirlerden sonra, bir ruh oluşup belirlenir,
Bu,yolun sonunda bir ruh oluşur bunaTıfl-ı Mâni denir.

Allah o ruhu,emri olarak dilediği kimsenin kalbine katar,
Bu ruh ise kudret ile müşahede âleminde bir yer tutar.

Hakkıyla yapılan zikir kalbe Hak nurunu yerleştirir,
Zikredenlerin kalpleri,o nurla yaşar,kalbi gürleştirir.

Rüyetullah, ilâhi sıfatlara zikir yolu ile manada ermektir,
Yüce Hakkın,ahrette Cemâl sıfatı tecellisini görmektir.

En mühim iş namaz,kul namazda kendini Kabede bulur,
Gafil olursa namaz bozulur,namaz kalp huzuru ile olur.

Not:Muhammediye-Yazıcıoğlu Muhammed.
Çile Yayınları.