Yeni mevsiminde aşk sellerin durmak bilmiyor. Ruh kayamın gönül ırmağıyla sürükledi beni sensiz her eder, her keder,her anmaya değer.
Nemli bulut gözlerine aşkın imgeler sızdırdım, benli olasın,benli kalasın,beni alasın ali cenap buluşmaların bizli bulgularında saklayasın.
Uzandım ojeli narin ellerine el kızı elimi dokumadan başka güzellerin gözleri sensizliğimi dokumadan , okundum yüreğine, tost gibi sevdim dosttan öte ekmek halini.
Bıraktığın esintilerle açar dağ çiçeklerim,bu yüzden susuz ve sensizliğe zor alışıyoruz.İçli,yüreği roman kokan bir türküyle yaprak dökerler dağ çiçeklerim geceleri. Yoksun,diye yastığımda çiçek desenleri çiçek olur,sen olur, yalnızlık kokular yayar,gecemi alır uykusuz bırakır.Bırakılmış bir bırakılmışın birikmiş, kirlenmiş, kokmuş bir bıraktığın oluyorum.
Gonca gülleri kıskandırır sen onca buncalarımın soncularına sancılar eklerken,sevgin çok sesli,çok denklemli bir özlemin çözümünde kayıtsız kalıyor. Benzerlerimiz sıralanır, öncelerimiz.Hani her gün,nazlı bir kız çocuğu gibi sana aldığım çubuklu dondurmaları hatırlar mısın?
Yaladıkça ben akardın,arada seni kandır seninkinde bir kıt alırdım,aynı dudakların bıraktığı tatlar karışır sonra masum olmayan bir öpücük her şeyi aklardı. Kendi öncelermizin mızraba dizildiği,birbirimizi izlediği ilizyonist anların güncelerine taran,biraz beni kopar yaralı takviminden.
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.