Yaralı Ceylan Şiiri - Yorumlar

Atilla Ertuğrul
385

ŞİİR


20

TAKİPÇİ

Yaralı ceylanım düştüm toruna
Vurma avcı vurma sızım var benim
Sözlerim gitmesin senin zoruna
Yolumu gözleyen kuzum var benim

Nice dere tepe aşıp gelmişim
Düz ovada yolum şaşıp gelmişim

Tamamını Oku
  • Fatima Humeyra Kavak
    Fatima Humeyra Kavak 05.12.2011 - 12:47

    Yaralı Ceylan


    Yaralı ceylanım düştüm toruna
    Vurma avcı vurma sızım var benim
    Sözlerim gitmesin senin zoruna
    Yolumu gözleyen kuzum var benim

    Nice dere tepe aşıp gelmişim
    Düz ovada yolum şaşıp gelmişim
    Bir hasret peşine düşüp gelmişim
    İçimde sönmeyen közüm var benim

    Ferhat pınarından sular içmişim
    Karlı yaylaları konak seçmişim
    Kafkas dağlarında benim geçmişim
    Aşılmaz dağlarda izim var benim

    Yaklaş avcı yaklaş tanış olalım
    Dinledin derdimi barış olalım
    Sevgi muhabbette yarış olalım
    Dinlersen bir iki sözüm var benim

    Zehir ettin bana çayır çimeni
    Gezmişim âlemi Kars'ı Yemeni
    İnanmazsan Şeyrani'ye sor beni
    Ateşlere yanan özüm var benim


    Atilla Ertuğrul

    Cani yürekten tebriklerimi sunuyorum Seyrani hocam, kaleminiz daim olsun...Güldeste siir grubumuzda paylasiyorum...
    Selam ve dua ile...

    Cevap Yaz
  • Orhan Balkarlı
    Orhan Balkarlı 05.12.2011 - 12:27

    Son yorumumdaki bazı cümle düşüklükleri için çok afedersiniz.Silip tekrar düzeltip aldım.

    Bu şiir halk şiirinde koşma olarak adlandırılan en yaygın yazın biçimlerinden, konusu itibarı ile tamamı beş dörtlükten oluşan, güzelleme sınıfı alt türe bir örnek. Bilindiği üzere koşmalar 6+5 yahut 4+4+3 11’li hece ölçüsü ile yazılır. Ozanımız son dörtlükte tapşırdığı(mahlasını söylediği) dize hariç(4+4+3) şiirin tamamını 6+5 hece ölçüsüne göre yazmış. Ve şiirin hemen tamamını zengin kafiye örgüsü ile süslemiş.


    Özellikle Türk halk müziğimizin temelini bu tür şiirler teşkil ettiği için bu şiirlerde hece sayısı, uyak, ayak, durak vesaire gibi ses ve ahenk özellikleri büyük önem taşır.Şiir hem teması, hem de ses ve ahenk özellikleri ile türkü olabilecek bir eser.


    Aşka düşmüş gönül ateşlere yanmış ozan yaralı ceylan misali dile gelmiş. Avcı maşuktur ceylan âşıktır. Ozan aşkını sevgi barış kardeşlik gibi insanlar arası ilişkilerde gelir geçer ulvi duygularla anlamlandırmış. Dağı, yaylayı, pınarı konu etmiş yaşadığı dünyanın dolaştığı yerlerin gördüğü insanların içinden gönül gözü ile gördüklerini aktarmış. Karacaoğlan’ın;


    Ötme, turaç, ötme; işin var senin.
    Şahan salıp avlanacak yer değil.
    Vardım, gördüm, ağyar göçmüş yurdundan;
    Vatan tutup eğlenecek yer deyil.


    dizeleri ile ozanımız Şeyrani’nin


    Yaralı ceylanım düştüm toruna
    Vurma avcı vurma sızım var benim
    Sözlerim gitmesin senin zoruna
    Yolumu gözleyen kuzum var benim


    Dizelerindeki şiirsel ve ritimsel paralellik dikkat çekici. Ozan’ın nerden su içtiğini anlamak zor değil. Pir Sultan Abdal’ın şu dizeleri ile de benzer ritimsel bir bağ saptaması yapmak münkün.


    Ötme bülbül ötme şen değil bağım
    Dost senin derdinden ben yana yana
    Tükendi fitilim eridi yağım
    Dost senin derdinden ben yana yana


    Menevşe Hanım’ım örnek şiirlerini verdiği Pir Sultan Abdal, Dadaloğlu dahası Ercişli Emrah, Erzurumlu Emrah vesaire pek çok büyük şairlerin suyu bu su.

    Bendeniz halk şiirlerinde şiirsel kaliteyi belirleyen iki şeyin çok önemli olduğunu düşünmüşümdür.Birincisi şiirin müzikle ilişkisi açısından şekli özelliklerinin üç aşağı beş yukarı standartlara uygunluğu, çünkü Türk halk müziğinin ana kaynağı güfteler bu yazın biçiminden çıkmaktadır.Bu eser bu yönüyle iyi bir eserdir.


    İkincisi kalpten yürekten gelen muhtevası. Bu yönden de kutlanıp alkışlanması gereken güzellikte bir eserdir.


    Güzel bir ziyafet oldu bu gün şiirseverler ve özellikle halk şiirine gönül verenler için.Ustama Allah sağlık selamet versin.

    Saygılar sunarım.

    Cevap Yaz
  • Hüseyin Çelebi
    Hüseyin Çelebi 05.12.2011 - 12:25

    Av ve avcı ölesiye ve ölümüne devam edecek o seni avlamadan sen nefsini avla avcı ile avın arasında muhabbet olmaz ve bugün Müslümanlar için mübarek bir gün günün hasebine Allah gününüzü günahsız kapatsın günün şiiri yanık bir gönülde çıkmış saygılar

    Cevap Yaz
  • Salih Kozan
    Salih Kozan 05.12.2011 - 11:05

    Seyrani ağabeyimi tebrik ediyorum selamlar

    Cevap Yaz
  • Feyzi Kanra
    Feyzi Kanra 05.12.2011 - 10:49

    Aleviler, Alevi maskeli ateistlerle artık yüzleşmeli!
    Bugün 10 Muharrem..

    Hz. Hüseyin’in şehid edilişinin yıldönümü.........


    .................................................



    Ehl-i Beyt, İslam Peygamberi’nin ailesi demek..

    Hz. Ali.. Hz. Hüseyin..

    Hepsi İslam’ın içinde yer alan isimler..

    Bu güzel insanları rehber alan insanlar, nasıl olur da, başörtü yasakçısı olurlar?.. Nasıl olur da, Kur’an öğretiminin kısıtlanmasını isteyebilirler?

    Burada, kirli bir oyun var..

    Umarım samimi Aleviler; inançlarını Hz. Hüseyin’in şehadetini hatırlamaya indirgemezler, Hz. Hüseyin gibi yaşamayı da kendilerine amaç edinirler.

    Alevilik üzerinden ateizm propagandası yapanların istismarlarına artık nokta koydururlar!

    Ali K. yeni akit

    Cevap Yaz
  • Orhan Balkarlı
    Orhan Balkarlı 05.12.2011 - 10:38

    Teveccühünüz Menevşe Hanım.Ben naçizane bilmiyorum köyde büyümüş olduğumdan mı nedir halk şiirlerine karşı çok hassasım.Gerçek halk şairlerindeki katışıksız insan ve tabiat sevgisini çok kıymetli ve çok samimi buluyorum.


    Hızlı endüstrileşme ve kentleşme çevremizin hızla kirlenmesi ormanların yok edilmesi ve köylerden kentlere akın akın göç, yaşamın anlamını ve içeriğini değiştirdi. Dostluklar düşmanlıklar vesaire şekil değiştirdi. Kavramların içi boşaldı. Her ne kadar yeni neslin eğitim seviyesi yükseldi desek de, halkın içinde gezmek samimi ve dostane hayatı duyumsayarak yazmak başka şey. Evet devrimizde hece şiiri yazmaya devam eden çok. Ama büyük bir çoğunluğu, yaşanmışlıktan ve tabii özden mahrum.

    Aşık Şeyrani derelerden tepelerden aşmış, pınarlardan su içmiş. Karlı yaylaları aşılmaz dağları dile getirmiş. Sevgiyi barışı muhabbeti insanca ve dostlukla yaşamayı anlatmış.İçerik yönünden de dolu dolu zengin bir şiir. Şiirde sevgi barış kardeşlik aşk özlem var. Baştan sona âşıklık geleneğinin nezaketine uygun bir üslubu var.

    Cevap Yaz
  • Meneviş Köylü
    Meneviş Köylü 05.12.2011 - 09:54

    Kötü iyiyinen, iyi kötüyünen gözel.

    Yazılan şiirlere yapılan yorumlar bazen şiirlerden iyi olabiliyorlar.

    Orhan Balkarlı bize bunu defalarca kanıtladı.

    Sayfada duran şiirden daha iyilerini okuduğumuzdan bize tekrar hissi veriyor.


    İki isim iki eserle ona ve sayfada duran şiire, şaire saygılarımla,

    Avşar Elleri

    Kalktı göç eyledi avşar elleri
    Ağır ağır giden eller bizimdir
    Arap atlar yakın eyler ırağı
    Yüce dağdan aşan yollar bizimdir

    Belimizde kılıcımız kirmani
    Taşı deler mızrağımın temreni
    Hakkımızda Devlet Vermiş Fermanı
    Ferman padişahın dağlar bizimdir

    Dadaloğlum yarın kavga kurulur
    Öter tüfek davlumbazlar vurulur
    Nice koç yiğitler yere serilir
    Ölen ölür kalan sağlar bizimdir

    Dadaloğlu


    Yedi iklim dört köşeyi dolandım
    Meğer dünya her tarafta bir imiş
    Ben dünyayi Al'Osman'ın sanırdım
    Meğer dünya yüz sultanlık yer imiş

    Dadaloğlu


    Sürüye Saydılar Bizi

    Uyur idik uyardılar
    Diriye saydılar bizi
    Koyun olduk, ses anladık
    Sürüye saydılar bizi

    Sürülüp kasabaya gittik
    Kanarada mekan tuttuk
    Didar defterine yettik
    Ölüye saydılar bizi

    Halimizi hal eyledik
    Yolumuzu yol eyledik
    Her çiçekten bal eyledik
    Arıya saydılar bizi

    Aşk defterine yazıldık
    Pir divanına dizildik
    Bal olduk, şerbet ezildik
    Doluya saydılar bizi

    PİR SULTAN'ım Haydar şunda
    Çok keramet var insanda
    O cihanda, bu cihanda
    Ali'ye saydılar bizi


    Pir Sultan Abdal

    Cevap Yaz
  • Orhan Balkarlı
    Orhan Balkarlı 05.12.2011 - 07:53

    Eskilerden Karacaoğlan, Dadaloğlu, Pir Sultan Abdal, Erzurumlu Emrah vesaire gibi büyük ozanların uzun ömürlü şiirlerine bakınca, ilkin nasıl kalıcı olmayı başardılar sorusu geliyor akla. Şu var ki, bu insanlar halkın içinde gezen, dolaşan, halkın derdi ile dertlenen, onlar gibi yiyen, içen, onlar gibi seven, onların birer parçasıydılar. Ve gönül gözleri açık dolaşıyorlar; insanlarda, insanlar arası ilişkilerde, aşklarda, savaşlarda, dövüşlerde, kavgalarda vesaire kendilerini buluyorlar; tabiatın, kır yaşamının temiz havasını ciğerlerine çekip, ondan sonra söylüyorlardı. Bağırlarındaki yangınla gezen bu âşıklar sözün en sağlamını buluyorlardı.


    Sözün sağlamlığı nereden gelir sorusunu açmak lazım. Bu ölmez eserlerin hepsini inceleyin hemen hepsinde esen yellerden, karlı dağlardan, engin göllerden, aşılmaz yollardan vesaire bahseder. Bir apartman hatta bir gökdelen dikersiniz kırk, bilemediniz elli sene ömrü olur. Dağ ölmez. Baraj kurarsınız hadi yüz sene ömrü olur, ama su ölmez. Su, toprak insanın özüdür. Yaşadığımız dünyanın 2/3’ü su, 1/3 ü topraktır. Toprak ölmez. Ciğerlerimizin içindeki hava keseciklerinden tutun sonsuz sınırsız evrendeki tüm boşlukları dolduran rüzgâr ölür mü? Ölmez. İnsan oldukça, gurbet oldukça, ayrılık oldukça çağ ne olursa olsun, hangi ulaşım vasıtaları ve kolaylıklar olursa olsun, bu sınırsız ve sonsuz evren içerisinde her daim karşımıza aşılmaz yollar çıkar. Bu şiirlerde dağ geçer, su geçer, yel geçer, yol geçer. Bu yüzdendir ki aşkları, kahramanlıkları, yaşadıklarını bu değerlerle anlamlandıran bu sözcüklerle söyleyenlerin eserleri uzun ömürlü olur.

    Cevap Yaz
  • Perihan Pehlivan
    Perihan Pehlivan 05.12.2011 - 07:34

    dokunaklı bir hikayeden içli bir şiir bir anne sevgisi bir kul yakarışı. kaleme sağlık

    Cevap Yaz
  • Feyzi Kanra
    Feyzi Kanra 05.12.2011 - 04:31

    Yaprak sarısına boyandı yerler
    Gözümde canlandı büyük seferler
    Nerde kaldı bizim usta neferler
    Yatan arslanlara kinim var benim

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 91 tane yorum bulunmakta