Akşam yedide gelmişti eve
Ağır ezgi ile usulca girdi kapıdan
Sessizliği dinledi yalnızlık orkestrasından
Çaydanlığa su koyup geçti odasına
Kapatmadı kapısını ardından gelen olur diye
Bilgisayarının ekranını kaldırıp Roy hadsen açtı
Müziğe bırakmıştı kendini umarsızca
Bilinç altı diyordu Freud; bilinç altında boğulmuşlara
Çıldırdığından korkarcasına okudu: itirafından korktuklarını
Görmek başka,anlamak başkaydı çünkü
Çaydanlıktaki suyu düşünüyordu
Roy hadsen çalıyordu
Ve karanlık bastırıyordu
Kaidesizce doğruldu yerinden
Mutfağa gidip iki çay bardağı hazırladı tepsiye
Birde kül tablası koydu yanına
Çayın demlenişini izliyordu
Kapının zili çalmıştı
İrkilmişti
Bıkmıştı korkmalardan
İsteksizce açtı dış kapıyı bilindik zamana
Bilindik zamanda gelirdi zaten hep ev arkadaşı
Bilindik bir şekilde merhaba der, bir bardak çay içerdi
Hızlıca bitirdiği sigarasının ardından görüşürüz kardeşim derdi.
Çayın birleştirdiği bilindik zamanda erirdi şekerle birlikte ciğerlerde
Ve yine oda üzerine üzerine gelirdi.
Roy hadsen da bitmişti.
Bilgisayarın şarjı da bitmişti
İçinde günden arda kalan son enerjide biterdi.
Umursamazca çıkarttı üzerinden kıyafetlerini
Kendisi biraz dese de, baya bir dağınıktı
Dağınıktı tüm insanlar gibi
Boylu boyunca uzandığı yataktan aldı eline kumandayı
Gayrı ihtiyari açtı televizyondan herhangi bir kanalı
Siyasiler bir birine yumruk atıyordu bir haberde, o kanalda
Kanalda yüzerken boğulmuştu bir çocuk diğerinde
Diğerindeyse aslan ceylanı avlıyordu
Dünya dedi kendi kendine : böyle!
Neden diye sormadan edemedi düzenden için
Sahiden seversen sevilen hep seni üzer
Saygı gösterirsen yumruğu yersin
Ve aynı dünyanın evladı olduğunu söylersen: ölürsün!
Ruhu sıkılmıştı gerçekler karşısında
Kapattı televizyonu
Duvara çarptı elindeki küçücük kumandayı
Sanki karşısında duvarlaşmış insanlar vardı
Sanki yıkılmışlardı karınca misali isyanlarla
İsyanlarla varmıştı sanki karanlıklar aydınlığa
Ve sonra kabul etti kendi dünyasındaki yenilgiyi
Umudunu karanlığa esir edip uyudu zamanın dahi farkında olmadan.
Uykusunda dahi terliyordu
Gözkapakları seğiriyordu hızlı hızlı
Gözkapakları taşıyordu ışığı karanlığa
Yayılmamalıydı kalbe doğru
Kurtulmalıydı o kalp denilen billurdan fidan
Ağaçlar ortasında hayata tutunan
Karanlığa en yakın olanı oydu
Çimenler sararmıştı
Kelebekler koza boşmuş
Bülbüller son bestelerini okumuştu çoktan
Güller karanlıkta parlıyordu hala yakudi
Ve diyordu ki hiçbir zaman yalnız değilsin
Bedenindeki ruha inan
Irmaklar çağlamıyordu
Yıldızlar çil çil dökülmüştü
Ay bile yerinden sökülmüş
Işığı görmeyen gözleri dövülmüştü
Ne yaparsın dedi kendi kendine
Ruhuna inanmazda ne yaparsın?
Gözlerinden çaresizce dökülen yaşlarla birlikte uyandı
Çarşaf sırılsıklam olmuştu
Ev arkadaşı başında bekliyordu tedirgin
Açık penceresinden hafif hafif seher yeli esiyordu
Bir sigara tütüyordu küllükte
Ezan okunuyordu
Yıldızlar gaiplere karışıyordu yeniden
Yavaş yavaş korna sesleri de duymaya başladı
İnsan bilinç altında da yaşıyormuş sahiden.
Yaradan’a şükür
Buna da şükür.
Kayıt Tarihi : 21.7.2014 06:04:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!