Yara İzleri'nin Gizli Hikâyeleri Şiiri - ...

A. Esra Yalazan
198

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Kavruk bir mandalina ağacının ölü kökünden yonttuğum kadın heykeline dokunuyorum bazen. Onun da bizler gibi hayatının sırlı hikâyeleri var. Ben bir tanesi biliyorum. Şahidiydim. Atını şefkatle tımarlayan bir seyis gibi pütürlü doksunu temizlemek için zımparalıyorum onu arada. Bu ikimizi de büsbütün iyileştirmiyor ama hatıralarla beslenen acıyı diri tutuyor.

Eğer bana “Neden durduk yerde acıyı diriltip üzülelim” derseniz, ben size derim ki “Her acının altında onu gizleyen kederle gölgelenmiş bir mutluluk vardır ve insan çoğu kez bu alacalı duyguyu yaşarken derinden hissedemez”. O zaman yüzüme bakıp sorarsınız belki: “Peki, geriye kalan mutluluk kırıntılarını saf hâliyle hatırlamak mümkün değil mi? ” Ben de derim ki, “Hiçbir duygu o en saf hâliyle kalmıyor. Hikâyelerle kristalize olurken, kendimize söylediğimiz yalanlar gerçeğe, gerçekler yalanlara dönüşüveriyor. Ve biz bu büyük akıntının ortasında dalından düşen çürük meyveler gibi bilinmeyen bir sona doğru sürüklenip duruyoruz”.

Sizi değiştirecek, çoğaltacak, hiç ummadığınız kadar mutlu edecek bazen üzerek sağaltacak, bilmeden benliğinizin zehirli kısmından uzaklaştıracak, ömrünüzü ağulu acılarla törpüleyecek “kayıp hayatları” düşünür müsünüz hiç? Ben çocukluğumdan beri “ıskalanmış ömürler” dükkânı açmak isterim. Ne renkli bir yer olurdu kimbilir. Ama oraya gelenler sadece taammüden kaçırdıklarını görmeyecekler. Geçmişte onları kıvrandıran zorunlu tercihlerinin sonradan nelere mal olduğunu da kendi eksik hikâyeleriyle yapılmış bir film gibi izleyecekler. Kimse gelmek istemezdi benim dükkâna değil mi? Ben de öyle tahmin etmiştim. Yüzleşmek belalıdır ve hâliyle herkesin harcı değildir çünkü.

İşte bu yüzden insanı ardına saklandığı karanlık hikâyelerini küçümsenmeye aldırış etmeden anlatabilen yazarları seviyorum ben. Onları okurken insanın başkalarından ziyade kendine duyduğu sınırsız düşmanlığı, ruhunu yaralayan ilk derin kırılmaların başlangıcını, sonraki travmaların yansımalarını görebilmek varoluşuma da bir anlam katıyor. O vakit çaresiz bir roman kahramanı gibi kanımın kalp atışlarından daha hızlı aktığını duyuyorum. Hikâyenin acımsı tadı sadece yazanı değil beni de hırpalıyor: “Bu uğultulu kâinatta, terk edilmişliğin, zamansız kayıpların, tercih edilmemiş yalnızlığın, yoksulluğun, ezilmenin, aldatılmanın, ölümün yasını örten hikâyelerin sesini duy” diyor bana sanki. Görünen açık yaraları değil, o yaranın kalıcı izleriyle birbirlerini, tabiatı, dünyayı nasıl bozduklarını rüyada yavaşlatılmış bir depremi yaşıyor gibi izliyorum. Bir yazarın kelimeleriyle tanımadığım acılara ortak olmak başka bir hayat tasavvurunu gösteriyor.

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta