Burhan düzenli olarak spor yapardı. O günkü hava şartlarına ve keyfine göre bazen 6 km bazen 10 bazen de 15-20 km kah yürür kah koşardı.
Pazar günü erkenden uyanmıştı. “Bu saatte herkes uyurken ben ne yapabilirim ki. Yürüyerek çarşıya doğru gitsem çarşı kapalı, arkadaşlardan birisini arayım desem hepsi bu saatte uykudadır. En iyisi ben çıkıp şöyle 8-10 km kadar koşayım” diye kendi kendisine söylendi.
Spor kıyafetlerini giyinip evden dışarı çıktı. Şehrin kıyı semtlerinden birinde oturuyordu. Oturduğu semtin arka tarafı ormandı. O ormana dalmak yerine ormanı bir daire şeklinde çevreleyen otoyol kenarındaki bisiklet yolunu tercih etti. Kısa bir süre ısınma yürüyüşünden sonra hafif tempoda koşmaya başladı, ısındıkça temposunu artırarak ortalama bir tempo tutturdu.
Koşarken müzik dinlemeyi de severdi. Bazen telefonunu yanına alırdı. Telefonu genellikle gözlerine inen teri silmek için kullandığı kol bandı ile kolunun arasına sıkıştırır kulaklığını da takar müzik dinlerdi. Ama bugün sabah nedense içinden müzik dinlemek gelmiyordu.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta