Yanlış kadını seçmek, bir erkeğin ruhuna sessiz ama keskin bir yara işler. Başlarda sözleri, bir umut gibi düşer kulaklarına; verdiği her söz, kalbinin kıyısında bir ışık yakar. Ama zamanla fark edilir ki, bu sözler yalnızca boş bir yankı, tutarsız bir melodiden ibarettir; her vaadin ardında sadece sessizlik kalır.
Yanlış kadın, verdiği sözü tutmaz. Kendi çıkarlarının peşinden sürüklenir, erkeğin beklentilerini hiçe sayar. Sevgi sözcükleri dilinde bir yalan gibi dolaşır; güven yerini belirsizliğe bırakır, huzur ise yorgunluğa dönüşür.
Ev, bir sığınak değil, mücadelenin her gün yeniden sınandığı bir arenaya döner. Onun yanında olmak, erkeğin sabrını, emeğini, sevgisini sınayan bir ritüeldir. Her sözde bir boşluk, her vaat karşısında yeni bir hayal kırıklığı belirir.
Yanlış kadın almayı bilir, ama vermeyi asla. Sözü umut, eylemi acı taşır; ona güvenmek, örümcek ağına adım atmaktan farksızdır. Ne zaman sancı vereceği, ne zaman kalbi kıracağı önceden kestirilemez.
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...



Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta