Burası Chelyabinsk, aylardan Şubat
Islanmış hislerde acılar kat kat
Canlı canı tarttı bir çakma afat
Musallat kesildi pasaklı çile
Gel de yanma şimdi müşkül bu hale
Bir çile ki, solgun gözlerde bakış
Oluk-oluk akan kapkara nakış
Cenaze taş olmuş; git gel ve alış
Yakma ayakları cehennem közü
Ucuz satma, telef olan öksüzü
Bükük kalma boynum; hasta bu vücut!
Acıma, dur bana gurbet diye yut
Dünya dar geliyor şeklimi unut
Dudakta söz, histe ayna virane
Görmediğim yarın kavuşsun düne
Bugün ertelendi, bir günün tadı
Kaderin şu tuzsuz cilvesi dadı
Keder mutfağında, hikmetli kadı
Sızlanma sen bari sentetik dram
Bindirdi boynuma zilleti ek zam
Kat kat oldu sevgi, elde var tuzak
Terzilik kalplerde söküldü uzak.
Kim bilir, yarınlar olur mu yamak?
Bugünü, dünlerim ne diye yuttu.
Peşimden gelen taş topuktan tuttu.
Bakımsız bir eser, bakımlı kapta
Akıl hayıflanma, geçir tez zapta
Görkemi huzurlu, muntazam çapta
İnsanlık adına kurulan servet
Sağlamdır, daha dayanır bir müddet
Törpülük satan hol; geniş ve yüksek
Zemin fersah boylu, muşamba ek-ek
Düz adım at; ayakta kal devrilmek
Bir koldan tutana ihtiyaç doğdu.
Gündüz gün sarardı akşam mı oldu?
Pencere çift camlı, çerçeve demir
Mermerlik saksılar suları emir
Perdeler çiğliği atmadan bir-bir
Kazısam; camlarda sembolik resim
Çarpıp geri gelir, efsun süz sesim
Akşamın kül rengi deli bir kâbus
Ortalık toz duman, inanılmaz pus
Vurdumduymaz, oyun oynar iki Rus
Gel gör ki bunların hiç yok mu gamı
Gamsızlık geri ver, sürgün payımı
Saat on bir oldu: Volt alık kalk der:
Miskin hürmetleri, demsiz uyku yer.
Geçmek bilmez, canı sıkan müddetler
Doluya sığmayan boş kafatası
Hayaller yardım et, bitsin bu yası
Baktım bir Rus da nefessiz ömür
Söküldü gırtlaktan hayatlık mühür
Ciğer felçlik sağmış, eceli özgür
Peşinden ağlayan bir yaşlı teyze
Gözleri bağlandı sesli denize
Psikopat kız var, müthiş narkotik
Üzerine yapışmış bir cimrilik
Yakalım der bana, sigara kolik
Hani biri düşer: Sefil mi sefil?
Yaşam örgüsüne gerçek bir delil
Boşluğu yaran bir tramvay sesi
Geldi, zor gecenin yâd habercisi
Baktım; kar üstünde kuş hikâyesi
Bir ağırlık verdi saklanan kepçe
Çarpık yolculuğun biri, bin akçe
Gurbet hesap bilmez, kaçıktır aklı
Sitemkâr fal bakar, neresi haklı.
Zaman, iç çekişen özlemden farklı
Ufuklarda uçtu kanatsız balık
Başın göğe ersin pişkin uzaklık
Bitkin pişmanlığım çitli bir mezar
Şaşırdı düz yönü, kaynayan buhar
Terkedildi bir can, renksiz rüyalar
Değişsin uzaklık: Ses ver işkence
Haz al dualarım, bölünsün gece
Meçhulde bir yıldız, nerede şafak?
Sökülsün karanlık, aç bana kucak
Rüzgârın safında durmak mı yasak?
Güneş sıcaklık ver, kurut başımı
Belki yıkar hasret, al git na’şımı
Tuttu gökten fasıl, şu benim oda
Umut köprüsüne dayattı nida
Şefkat meleğine yol göster Huda
Gölgeler, gölgeler, sisli gölgeler:
Pusuda yan yatmış beni mi bekler
Yalnızlık ki soğuk, feryat ki neden
Gök kubbe yap bana sırlı merdiven
Sadece yoluma bakacak yerden
Ulaşacak güç ver, özgürlük tanı
Bir Peygamber bildim, bir Yaratan'ı
2008 Chelyabinsk
Kubilay DemirkayaKayıt Tarihi : 16.1.2014 14:04:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!