Karekoduna isim koydumun dergileri ne çok teknoloji, Allah'ım affet; af yolunda, başı boş dünya gibi kendi eksenime dönüyorum. Konya'dan gayrısına "sen gelme" diyorum.
Ay hanımı tanıyor olmaktan şeref duyuyor olmaya sağır değilim, Yusuf madımak'ta içine saklanılası ne hoş bir kuyu. Mecaz beyinler, faili bireylere soruyorlar ne idüğü belirsiz bakireleri; ben saçı annesine kıvırcık bir kız ile gök yüzüne basamak çıkıyorum. Kerhane tatlısını adından ayırıp yiyorum; zira, zina ediyor bünyeme. Henüz yarısında siestadan uyandırıyorum İspanyol'ları, atamdan mirastır açık kalmalı devlet dairesi. Ecnebilere işlemiyor öğlen güneşi ve antipas sürmüşler gün'eşlerine. Sorulmalı sarı çiçeğe: annen-baban var mıdır? Topraktır çiçeğin ey annesi ve unutulmaz derviş babası. Kenan binmediği baba gemisine, sandal diyor; Nuh kulaç atıyor ayağı altında dünya ve şnorkelinden yoksun tufanının erkek spermi.
Allahım ev çok sıcak, cehennem yakın olmalı. Komşu camını açıyor, buzu kırılıyor sübyanın. İçime bir nefersiz Atatürk doğuyor, cımbızla çekip alıyor dilimden bildiğim tek harfi. Fransız şapkası takmam için mi tüm ihtilâller? Musa'nın asası yılan olsa oynamaz mı sirklerde ? Erkek deniz atı hamile, insin yeniçeri üzerinden. Hanım akrep konuşmadan, yedi erkek akrebi ekmek niyetine. Sığınma evleri mini etekler biçmez mi, ne alâ ortadoğu! Sırrını yedi sağıra yedi kez fısıldadım da, yinede yedin birikmiş verdiğin sözleri.
Kayıt Tarihi : 6.8.2018 04:23:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hikayesini bilmediğin kelamlara hikayesiz çobanlar sağıp çıkar. Çıksın. Çıkacak.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!