Yanılgı Şiiri - Gürkal Gencay

Gürkal Gencay
12

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Yanılgı

soluk almak değilmiş yaşamak,
bakmak, görmek değilmiş.
gidişinle anladım...
..gittin...
utangaç ceylanlar gibi,
yıldızlar arasıda
yıldızlar gibi kayarak,
betonda kan kırmızı açan çiçekleri
ve bir romans'ın hüznünü
dudaklarıma takarak.
geri dönüşsüz vedaların yaralarını
otadığım baldıran acısıyla,
kuşatsa da yıldızların şavkı
ve penceremin dışındaki sarı sarmaşığı,
ve ürkütmeden kumruları,
sessizce ilişirsin sevdamın sokağına.
gündüz kalabalıklarında kaybolur gülüşün,
karanlığın dilsizliğinde bir gri hüzün,
bir çift kumru macerası,
akar gözyaşlarımın sessiz çağıltılarla
deli poyraz sağanağı.
büyük aldatmacasında dönüşünün
durup kendimi kandırırım,
çünkü;
ben hala,
kahretsin...ben hala,
ikimizin bir damarda aktığını sanırım...

bir ruh göçünde,
bilincini yitirmiş dokunuşlarla,
vikayesinde avuçlarımın
okşarım saçlarını incitmeksizin.
ve kulağına fısıldadığım
kekeme düşmanı adımla
''seviyorum ulan..seviyorum! ..'' diye
yankısız uçurumlara savururum bağırtılarımı.
yanaklarına dokunur
terine hasret dudaklarım,
yosun kokusu genzimi yakar,
ve bir fok soluğu yıkanır gecenin şebneminde,
gözlerim gölgeni arar,
gölgen, ayaklarının izini...
köpüklü sular kuşatır Marmara'yı
..şarap damarlarımı,
suya sevdam düşer;
bir de yolcusuz gemilerin gölgesi,
Şirket-i Hayriyye vapurları,
bir martı çığlığı,
bir lüfer ağıtı,
sensizliğime el eder...
yürürüm gözlerinin hüzzam sokaklarında
işte;
şimdi
burada
sevdam,
kan tadında gözyaşıdır artık
yolunu yitiren;
yüzünün kumral sıcaklığında.
bilirim;
dar vakitlere elvedalar sığmaz,
tutamam kendimi
ağlarım.
gülüşüne karışır gözyaşlarım,
bir de yarım ağız vedana.
bir hoyrat dilemma,
bukağı acısı,
bir hoyrat diz çöküş,
bir kabulsüz dua.
sesimi duyuramam,
bilirim...
''..gitme...''
''..ne olur gitme...''
(.............)
yakarımı ardına takarım,
gecenin ıssızlığında yankılanan
ayak sesine,
ay ışığının gizlediği gölgene
çaresizce bakışlarımı asarım.
çünkü;
..kahretsin...
ben, ben hala kendimi kandırırım,
ikimizin bir gözden baktığını sanırım...

şimdi;
gidişinin ardından,
gözlerimi kullanıyorum,
..o, çocuk bakışlarımın kuşattığı gözlerimi
çatılmış kaşlarımın altında,
bir de sitemin urbasına sarınmış
kırılgan sözlerimi
yağmalanmış sevda bahçemin tam ortasında...
damarlarıma saldıran şarabı
ve bunca yükü sarsılarak taşıyan hayatı,
darmadağın,
vurdumduymaz zamanları,
antegorik sorguları,
ve yazıcıların çatışmacı hükmünü
bir asi şiirin öfkesinde yaşarım.
..ne söylesem,
hangi türküyü söylesem, hangi dilde?
hangi tanrıçayı öpsem ayaklarından,
hangi şiiri?
kim duyar yüreğimi dağılsam hüznünle? ..
mavi sürgün bir akşamda bıraktım sarhoşluğumu,
yaz'dı,
artık ağlasam
bir damla yaş akmazdı.
gidişinle yangın yeri,
gidişinle sevda ateşi,
yansam; hepsi bir tutam kül olmazdı.
artık,
dönmesiz gidişlerini şiirlere bıraktım,
yüzümü, gecenin aynalaştırdığı vitrinlerin camına.
gidişin;
ah o gidişin,
seni bir çoban kavalının
yıldızlara dokunan ağıtında ararım,
bir dağ ateşinin kıvılcımında,
gez-göz-arpacıklı bir yol ayrımında,
el sallarım ''hoşçakal sevdam'' türkülü.
bir mendil,
bir soluk,
sıcak demir,
bir kızıl sessizlik;
oysa,
oysa ben,
..kahretsin...
ben hala,
ikimizin bir yürekte çarptığını sanırım...

07.Ocak.2001/İstanbul
(Nuray'a)

Gürkal Gencay
Kayıt Tarihi : 27.10.2003 22:31:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Emine Saraç
    Emine Saraç

    Emek verilmiş bir sevdanın tezahürü heralde.Hüzünlü ama kıskanılası bir yoğunluk...Tebrikler....

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Gürkal Gencay