Geçen yıl bu zaman, yani baharda,
Çoban olmuştu, köyün davarına.
İlk kuzuyu bu köyde verdi kurda,
Sevda ateşi düşünce bağrına.
Sevdalandığı, ağanın kızıydı,
Taze, fidan boylu, saçlar topukta.
Kız da, kızdı ha! Zühre yıldızıydı,
Yaktı garip çobanı bir bakışta.
Ağa kızı sevmek senin neyine,
Boşver çoban, gel avutma kendini.
O, kızını verir beyin birine,
Yakar ateş inan yandırır seni.
Vazgeçmedi çoban içinden yandı,
Karşılık gelmedi ağa kızından.
Kızı karşı köyden bir bey aldı,
Türküler yakıldı çoban ağzından.
O günden sonra çok ses yankılandı,
Dağların yücelen doruklarında.
Kayalıklarda göz yaşı yıkandı,
Pınarın kaynayan oluklarında.
Sesi duyup ağladı tüm koyunlar,
Nağmeyi dinleyen döndü şaşkına.
Dağlar, taşlar, sessiz duran yosunlar,
Şahit oldular çobanın aşkına.
Yolunuz geçerse bir gün o köyden,
Çoban aşkına türküler söyleyin.
Bir an sıyrılın dünyadan, her şeyden,
Yanık sese kulak verin, dinleyin.
Kamış kavaldan dökülen nağmeler,
Yanan bir yüreğin habercisidir.
Aşkın masumiyetini besteler,
Duyulan yanık çobanın sesidir.
Kayıt Tarihi : 14.1.2007 21:45:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (2)