Boğazına oturur Turgut dolu salonların hayalet sakinleri
ve büyük saatleri üzerine yürür
Vakitsiz değildir hiçbir yağmur bilirim
ve bütün şairler kendine has bir dille konuşur
Veremli koca atları öldü şairlerin mutlu ol,
terleri kurumadan gömüldüler kedere, artık yolumuz yayan
Ne mevsimleri sayarım, ne yolunu izini sürerim artık
Zamanın belini büktüğü bilge evler gibi
dalgalar dövdükçe büyümüşüm yüz yıldır bu sahilde
Yeşil dağlarda tek tük evler gibi kendi yağıyla kavrulan,
yolunu kaybetmiş kuşların selam verdiği yalnız
Herkes nereye koşuyor, önüme dikilen hayaline çarpmışım ben
Hayalin bir anıt gibi göğsüme saplanmış
Acımasız döven dalgalar değil, damlayan bir ateş imzalar fermanımı
Ben aslıma dönüyorum sabaha karşı,
ince bir yağmurla açılırsa rahmet kapıları
Cinlerin uykusunu bölmeden bir gündüz,
sessiz çıkarım Allah'a ısmarladık diyemeden
Senden uzak esen rüzgar olurum, yine ağlarım,
çünkü sevmek de o olmakmış biraz
Ne otağ kurarım dünyaya, ne senden bir sadâ izini sorarım artık
Gölgesi devlerden kaçıyorum,
ama nereye gitse senin yörüngende gezer dünyam
Bir dervişi öfkeli kalabalığa tutuyorum, düzeliyor
Ay altı alemlerin kalabalığı başımda
Yosun tutmuş merdivenler ışığa çıkıyor
Bir şair ölüyor ve ben ceketimi yakıyorum
Kayıt Tarihi : 28.11.2021 02:37:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!