Küme küme bulutlar,
Kara bir perde gibi, göklere çekilmekte,
Kızıl alevlere bulanmış, yanıyor Niğde!
Çığlık çığlığa karışıyor,
Kulakları yırtarcasına tırmalıyor.
Niğde kızıl alevlere bulanmış yanıyor! ..
Bir hemşerim olduğu yere yığılıp kalmış,
Gözleri fal taşı gibi açık alevlere bakıyor,
Niğde kızıl alevlere bulanmış yanıyor! ..
Kalenin burcundaki büyük saat,
Kaygısızca on otuzu tokmaklı yor,
Biri başını uzatıyor pencereden,
Ve soruyor; 'Ne oluyor bee? '
Gece yarısı ne bu gürültü?
Uyan ey! hemşerim uyan! !
Bastığın toprak fıkır fıkır kaynıyor! !
Niğde kızıl alevlere bulanmış yanıyor! ..
İki çocuk gördüm kaldırımda.
Başlarını tartmaya güçleri yetmiyor.
Ve oldukları yere yığılıp,
Pembe düşlere dalıyorlar! .
Yüzlerini ağır ağır bir tebessüm kaplıyor.
Oysa ikisi de bilmiyor,
Niğde kızıl alevlere bulanmış yanıyor! ..
Geçenlerde şöyle bir uzandım,
Bankalar caddesinden.
Gözlerim o gecenin telaşıyla,
Bir avuç küle kaydı.
Ve iki çocuğu yine gördüm kaldırımda,
Birbirlerine bakıyor ve ağlıyorlardı.
Şimdi daha iyi biliyorlardı.
Niğde kızıl alevlere bulanmış ve yanmıştı.
Nurhan Göktürk
(19 Ocak 1980/Niğde)
Kayıt Tarihi : 5.12.2003 23:16:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Saygilar.
TÜM YORUMLAR (1)